Ankara’nın kalbi Washington’da atıyor; bugün Bush’la görüşecek Başbakan Erdoğan kendi ifâdesiyle “stratejik müttefiki”nden “somut adımlar” bekliyor. Lâkin Türkiye’nin beklediği “somut adımlar”ın ne ölçüde karşılanacağı hususunda kafalar karışık...
Gerçek şu ki son genişletilmiş Irak’a komşu ülkeler dışişleri bakanları toplantısında, başta Irak hükûmeti olmak üzere, bütün komşu ülkeler, terörle mücadelede Türkiye’nin yanında olduklarını bir defa daha vurguladılar. PKK’ya karşı işbirliği ve dayanışma kararını aldılar.
Sonuç bildirgesinde, Irak’ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği, egemenliği ve bağımsızlığının korunmasının önemine dikkat çekildi. Irak topraklarındaki terör kaynaklarının kurutulması, Irak’a yönelik ya da Irak’tan gelen silâh geçişlerinin önlenmesi, sınırların kontrol altına alınması ve terörün finans yollarının engellenmesi tedbirleri kararlaştırıldı.
İran zaten fiilen terörle mücadelede. Irak Dışişleri Bakanı, “ülkesinde terör örgütüne destek verildiği” anlamına da gelen “lojistik desteğin kesilmesi” sözünü verdi. Bu hususta ciddî ve samîmî olduklarını belirtti.
Görünen o ki problem, komşu ülkelerden ya da işgal altındaki yetkisiz Bağdat yönetiminden değil, Irak’ın kuzeyini kopartıp şımartarak dikbaşlılığa iten, Türkiye’ye yönelik terör örgütünün yuvalanmasına zemin hazırlayan işgalci ağababaları Amerika’dan...
* * *
Görüşme öncesi, terör örgütünün kaçırıp haftalardır dünya kamuoyuna “Türkiye’den esir aldık” diye propaganda ettiği sekiz askerini serbest bırakması, otuz bin insanı öldüren terör örgütünün Washington’un kontrolünde olduğunu bir defa ele verdi.
Bu bakımdan Erdoğan’ın Amerika yolunda, “sabrımızın sonuna geldik” deyip, “konunun bir tarafı olan ABD’nin somut adımlar atarak ortak duyarlılığımızı ortaya koymasına inandığını” belirtmesi, dikkat çekici.
Belli ki Başbakan da “konunun bir tarafının ABD” olduğunu daha baştan kabulleniyor ve Irak’ın işgaline ve bölgeyi tepeden tanzim projelerine hükûmetinin verdiği desteği hatırlatıyor. Bunun için “dost ve müttefik Amerika ile stratejik ortaklığın gereği acil ve somut adımlar beklentisi”ni bildiriyor.
“Acil somut adımlar”da “Ankara’nın öncelikleri” şöyle özetleniyor: Evvela, terör örgütüne desteğin kesilmesi, yataklığın engellenmesi. Türkiye’nin listesini verdiği terörist elebaşıların teslimi. Saldırıların durdurulması ve kampların dağıtılması...
Bu kapsamda terör örgütünün uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi, teröristlere verilen Amerikan silâhlarının geri alınması. Ve bütün bunların bir yol haritasıyla kesin ve mâkul bir sürece bağlanması...
“Bu görüşme Türkiye ve ABD ilişkileri için bir samîmiyet sınavı olacaktır” diyen Başbakan, masaya daha kuvvetli argümanlarla oturmalı. “Dost ve müttefik”in bu haklı taleplerini karşılamaması halinde, elindeki imkânları kullanacağını açıkça ileri sürmeli. Kandil’e kadar dörtyüz elli kilometre derinliğinde, İran-Irak sınırına kadar uzanan bir genişlikteki “sınırötesi harekât”ın çözüm olmadığı ortada. Türkiye bu bataklığa girmektense öncelikle inisiyatifindeki tedbirlere başvurmalı.
Çıkarların çatıştığı, hak ve hukukun ayaklar altına alındığı bugünkü uluslararası arenada, sözde “stratejik müttefiki”nin alabildiğine istimal ettiği “Kuzey Irak” ve “Kürt kartı”na karşı, en azından elindeki kozları kullanmalı...
* * *
Bu hususta Ankara, Türkiye’ye yönelik terör belasına destek veren ABD’ye açtığı hava ve deniz limanlarını kapatabilir. Doğrudan verdiği her türlü askerî desteği kesebilir. Türkiye’yi savaşa katmakla Müslüman komşularına karşı “savaş ortağı” yapan, Irak’ı işgalin ardından İran’a saldırıya hazırlanan ABD’ye personel ve mühimmat sağlayan hükûmetin “destek hamûlesi”ni iptal edebilir. “Stratejik Vizyon Belgesi”ni askıya alabilir. Veya Erdoğan, daha önce açıkladığı “Genişletilmiş ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlığı görevi”nden istifa edebilir. (Kanal-D 15.2.2004; Hürriyet, 18.2.2004)
Yahut, “Türk halkının yüzde 94’ü Irak’a karşı savaşa karşı çıkarken hükûmetim Irak’a giren müttefik kuvvetlerin Türk hava sahasını kullanmasına izin çıkarılmasını sağlayabilmiştir” sözünü geri alıp, Amerikan işgal güçlerine hava sahasını kapatmayı gündeme getirebilir. (The Washington Post, 21.4.2003)
Ya da dönemin Dışişleri Bakanı Gül’ün, “ABD, çocuklarını barışa feda etti” ifâdelerine ilâveten, “BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz” sözleri yeniden gözden geçirilebilir. (Milliyet, 16.5.2006; Radikal,14.3.2006)
Gül’ün, Washington’da CFR’deki konuşmasında açıkladığı, “ABD kesinlikle doğru yolda, Türkiye bu vizyonunu desteklemektedir” türü beyânların gereği tedâvülden kaldırılabilir. (Vatan, 15.5.2007)
En azından, Millî Savunma Bakanı Gönül’ün ikrarıyla, İncirlik Üssü’nün kullanılması ve daha 2006 Mart’ında Türk hava sahasından 4 bin 990 sorti yapılmasıyla, ABD’nin bir milyon sivili katlettiği Irak işgalinde Türkiye’nin işbirliğine son verilebilir. (Yeni Şafak, 25.3.2007)
Yoksa önceki görüşmeler ve tutulmayan vaadler gibi, bu ziyarette de yine “oyalama taktiği” çıkar; “havanda su dövmek”le kalınır...
05.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|