Geçtiğimiz hafta Ankara’nın gündeminden geçen lâkin yeterince tartışılmayıp salt “hükûmetin başarısı” olarak propaganda edilen bir başka husus da, İsrail ve Filistin Cumhurbaşkanlarının buluşmalarıydı.
Asırlarca Osmanlı idâresinde kalmış, Anadolu’daki Müslümanların “Kuds-ü Şerif” dediği Kur’ân’da övülen ilk kıblesi ve üçüncü mukaddes beldesindeki Mescid’ül Aksa’yı ve havalisi Filistin’i işgal eden İsrail’in Cumhurbaşkanın, Ankara’da ağırlandı, TBMM’de konuşturuldu.
Ne var ki mâlum medyanın bir “barış güvercini” olarak lanse ettiği Peres’in “barış vurgusu”na kimse inanamadı. Çünkü İsrail daha önce de buna benzer birçok söz vermiş, lâkin ardından bunu işgal ve zulmün dayatılmasının devamına bir taktik olarak kullanmıştı...
Nitekim, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklığlu, İsrail’in, “Ankara Forumu” çerçevesinde Filistin’in Batı Şeria’da yerini tahsis ettiği ve Türkiye’nin inşa edeceği “Erez organize sanayi bölgesi”nin güvenliğini sağlaması hususundaki tereddüdünü Peres’in yüzüne karşı açıkça ifâde etti. Bu tereddüdü İsrail’de iş yapan işadamları da taşıyorlar. Bunun bir oyalamadan ibâret kalıp neticeye ulaşamayacağı hususundaki endişelerini izhâr ediyorlar...
* * *
Aslında İsrail şimdiye kadar ahdettiği diğer hususlarda da bir güven vermedi. Her defasında olduğu gibi, yine ahdini bozacağı intibâını verdi. Mesela Peres, geçtiğimiz 6 Eylül’de, Suriye’deki tesisleri “nükleer enerji hazırlığı” olabileceği ihtimali üzerine bombalayan İsrail savaş uçaklarının yakıt tanklarını niçin Türkiye topraklarına attıkları konusunda hiçbir izâhât yapmadı. Yine İsrail uçaklarının neden daha kestirme yol varken Türkiye hava sahasını kullandığı ve bu kısacık mesâfe için niçin yakıt tanklarını aldıkları hakkında hiçbir açıklayıcı bilgi verilmedi.
Türkiye topraklarının resmen ihlâli anlamına gelen bu olay, sâdece İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in, Başbakan Erdoğan’ı arayarak “özür dilediği” haberiyle geçiştirildi. Dışişleri’nin “izâhât istemesi”ne aylar sonra medyaya yansıtılan bir iki cümleyle cevap verildi.
Keza İsrail’in 7 Şubat’ta başlattığı Harem-i Şerif’teki kazıların “İslâm izlerini silme ameliyesi” olduğunu bildiren Türk heyetinin raporu da, Peres gittikten sonra bazı basın organlarında yer aldı. Tıpkı, daha önce de İsrail’in Kuzey’deki Kürt yönetimi ile pek çok alanda işbirliği içerisinde bulunduğu, İsrailli işadamlarının buradaki malî sisteme önemli yatırımlar yaptığı, İsrailli subayların peşmergeleri eğittiğine dair belgeli ciddî tespitlere dair her iki taraftan da uzun süre resmî bir yalanlama gelmemesi gibi...
Peres “Ankara forumu”nda bunlara hiç değinmedi; Kuzey Irak yönetimiyle İsrail işbirliğinin başta Türkiye olmak üzere İran ve Suriye gibi komşulara ve hatta Irak’a karşı kullanıldığı iddialarına da herhangi bir açıklık getirmedi. İşin gerçeğine bakılırsa Peres, Filistin’le barış için geldiği Ankara’da, sâdece Aralık başında Annapolis’te Amerika’nın düzenleyeceği Ortadoğu Konferansında barış sürecinin canlandırmasını ümit ettiğini söylemekle yetindi. Başka bir şey söylemedi.
Dahası, Türkiye parlamentosunda Türkiye’nin Müslüman komşularını suçladı. Bölgede sahip olduğu yüzlerce nükleer başlıklı silâhtan söz etmeden İran’ın nükleer enerjiye sahip olmasını bölge ve dünya barışı için tehlikeli buldu.
Suriye’nin gasbedilen Golan tepelerini istemesini, barış sürecini bozmak olarak sundu. Yine gerçekleri ters yüz etti. Bakanların ve milletvekillerinin gözünün içine baka baka...
* * *
Doğrusu, Türkiye İsrail ilişkilerindeki bu çelişkilere, bir bakıma AKP hükûmetlerinin İsrail ve ABD eksenli politikaları sebebiyet verdirdi. AKP hükûmeti, öncelikle 15 Temmuz 2004 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti arasındaki karma ekonomik komite 2. dönem toplantısı mutâbakat zaptı”yla İsrail’le çok geniş kapsamlı bir ekonomik ve ticarî işbirliği anlaşmasını yürürlüğe koydu.
Dönemin İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert’le Ankara’da yapılan anlaşmaya göre, sığır ve koyun geliştirilmesinden sera sebze tohumculuğu yetiştirilmesi ve pazarlanmasına, bitki ve hayvan hastalıklarına karşı biyolojik mücadeleden, sınai alanda araştırma ve geliştirmeye kadar; tarımdan sulamaya, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar oldukça geniş alanda işbirliği ve ticaretin gelişmesini imzaladı.
GAP ve KOP’u (Konya Ovası Sulama Projesi) içine alan bu işbirliği projesine göre, Türk tarafı, Tuz gölü yakınlarında seçilmiş Orta Anadolu köyleri civarındaki kuru bölgelerde damlama ve diğer modern sulama tekniklerinin fizibilitesi konusunda ortak çalışma önerdi. İsrail tarafı, bu teklifi incelemeyi kabul etti.
AKP hükûmetinin en son 5-7 Mart 2007’de Kudüs’te imzaladığı “Türkiye-İsrail karma ekonomik komitesi III. dönem toplantısı mutâbakat zaptı”yla İsrail’le başlatılan ticarî ve ekonomik işbirliğini daha da derinleştirdi... Buna karşılık, İsrail Türkiye’nin endişelerini giderici ciddî bir tedbir almadı. Hâlâ “Ankara forumu” çerçevesindeki anlaşmanın akıbetinden herkes endişeli.
İsrail’in işgal ve zulmü devam ediyor. Peres’in Ankara’da ayrıldığının ertesi gününde İstanbul’da 58 ülkeden binlerce katılımcının iştirak ettiği, Kudüs Hıristiyanlarının da temsilcilerinin bulunduğu “Uluslararası Kudüs Bulaşması”nda, İsrail işgali ve zulmüne karşı “Kudüs için birleşme çağrısı” bu açıdan büyük önem taşıyor...
19.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|