İnsanlık onuruna daha uygun bir hayatın en önemli şartlarından biri adalet olmalı. Bu temel Kur’ânî kavram aynı zamanda dünya insanlığının ortak değeri. İstanbul İlim ve Kültür Vakfının yurt dışından da olmak üzere katkıda bulunan kuruluşlarla birlikte düzenlediği adalet başlıklı sempozyum hem dünyanın gittiği asıl istikameti göstermek, hem de dünya genelinde Risâle-i Nur hakikatlerinin hangi noktaya geldiğini ortaya koymak açısından önemliydi. Farklı ülkeler ve farklı dinlerden gelen pek çok insan aynı hakikat etrafında halka olmuşlardı. Bu insanlardan bir kısmı bir zamanlar birbirleri ile savaşmış ülkelerin evlâtlarıydılar. Bu toplantıda aynı hakikat etrafında kardeşlik duyguları ile kenetlendiler. Bu durum dünyanın çıkış yoluna ve barışa giden yolun kaynağına da işaret ediyordu. Her sempozyumda farklı farklı isimlerin katılıyor olması Risâle-i Nur dostlarının hızla genişleyen bir halkaya dönüştüğünü ve artık din, dil, coğrafya ayrımı olmaksızın her kesimin ortak değeri olma istidadında olduğunu ortaya koyuyor. Bu tablo yavaş yavaş insanlığın özüne döndüğünün işaretlerini de gösteriyor. Küresel bir ölçüde yaşanacak olan saadet asrının emareleri de her geçen gün daha belirgin şekilde ortaya çıkıyor.
Hayat, anlamını yaratılış gayesi ile uyumlu şekilde ele alındığında buluyor. Fert çevresindeki her şeyi Rabbi ile irtibatlandırdığında varlığa yüklenen anlam o kadar farklı bir hal alıyor ki yaşadığınız her halin ve her saniyenin anlamlı olmasının getirdiği güzellikle yaşanan bir hayat elbette çok daha anlamlı ve yaşanmaya değer bir anlam ifade ediyor. Varlığın temel yapı taşı olduğu düşünülen zerrelere yüklenen anlam ve onların anlaşılması gerek bilimin, gerekse insanlığın en önemli problemlerinden biri olagelmiş. Belki de zerre anlamlı hale geldiğinde bütün varlıkların da anlamlı olacağı düşüncesi ile bu problem insanlığın gündeminde çok farklı bir yerde ve farklı bir önemde gözleniyor.
Diğer taraftan 24. Mektupta kâinatın Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) kabul edilmiş bir duası olduğunu ve kâinatın yaratılış maksadının ya da sebebinin bu güçlü dua ve o duaya amin diyen Mü’minler olduğunu ifade ediyor. Bu duâ sonsuz bir mutluluğun duâsı. Bu duâ Rabbi’nin güzel isimlerini hissetme duası. Bu anlamda ele alındığında hayatın gerçek güzelliği ve anlamı da bu arayışlarla ortaya çıkıyor olmalı. Gerçek mutluluk ve samimî barış ancak Allah’ı ortak duygularla hissedenlerin bir arada yaşadığı bir dünyada mümkün olabilir. Geçen zaman da insanlığın topyekûn bu noktaya doğru adım adım gittiğinin işaretlerini ortaya koyuyor.
İnsanlık ve bilim adamları uzun zamandır her şeyin anlamını ve işleyişini çözecek bir arayış içindeler. Süpersicim gibi teoriler bu arayışın sonuna doğru yaklaşıldığı ümidini doğurdu. Ancak belki de en temel problem anlam arayışını sadece maddî alanda ve fizikî yaklaşımlarla yürütmek oldu. Her şeyin teorisinin arayışı içinde her şeyin en temel özelliğinin ‘yaratılmış olmak’ şeklinde ortaya konmaması muhtemelen bilimin yaşadığı en büyük sıkıntı kaynağı. Bilim de bu anlamda seküler olmak takıntısından kurtulmalı ve eşyanın gerçek zemininden uzaklaştırılarak anlamlandırılması zorlamasından uzaklaşmalıdır. Sempozyumdaki muhteşem tablo her şeyin anlamının aranması gereken alan ile ilgili işaretleri de ortaya koydu. Artık yeryüzünde bulunan bütün idrak sahipleri olarak ortak değerimiz olan kullukta buluşmalı ve insanlığımızı ortak duygularla hissetmeliyiz. Bunun başarıldığı ân dünya muhakkak insanlık onurunun çok daha yükseldiği barış ve huzur dolu bir zemine dönüşecektir. Bunun da temelini adalet temsil edecektir. Evet, gerçekten adalet mülkün temelidir.
26.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|