Kelimelerin kıymeti nedir ki, kalp kabından hikmet olarak damlamadıktan sonra? Hevâî vehimlerin İspanyol hastalığı gibi sardığı sularda hiç kıymeti yoktur konuşmaların… Sükût; altından öte zümrüttür bu zamanlarda… Konuşan kaybeder, susan kazanır bu demlerde…
Dâhilde kelime kılıçlarını kınına sokan kurtulur, sivri ve süslü sözler sadakati, muhabbeti uhuvveti zedeler… Ziyan olan lâtifeler, heder olan zihinler, bulanık akan duygular, karmaşıklaşan bakışlardan isabet beklemek; boş bekleyiştir…
Sıffinler solunan sinelerde; içtihad oklarını isabet ettirmek kolay mı? Adalet-i mahzâ asılken, izafiye kolaylığına gitmek; kısa günleri kurtarır, uzun günlerde yeni gerginliklere gebe bırakır…
Savruk sineler muhabbet vadisinde uhuvvet kabıyla sükûn içmek istiyor, kelime dikenlerinin kanatmasından kaçıyor; akrepten, yılandan kaçar gibi… Kırık kapla ne içilir, nasıl doyulur? Tenden öte geçmeyen serap sözler; gönül gözlerini dolduran kum taneleri gibi savrulur…
Sözden öte sevgiyle söyleşebilmeyi bilmek; bilmelerin en zor öğrenileni… Okumak, okumak, okumak; kendini bilip dizginlemedikçe nicedir ki? Kur’ân’dan kopuk kâinat, kâinattan kopuk Kur’ân; kayıp kimlik… Muhabbet denizinden uhuvvet kulaçlarıyla geçip sahil-i selâmete varmak; kıvama ermiş kimliğin görüntüsü…
Sığ sularda söz düellosu; tükenmenin aceleciliği… “Acele ettim kışta geldim”in engin ufuklarına yelken açamamak, küçük akıntılara kendini kaptırmak ve uzaklaşmak hakikat mihverinden… Konuşmalar devam eder, kelimeler ağızdan dökülür; lâkin düştüğü yerde gül açmaz, gülünür geçilir olur…
Ne hazin, malûmatfüruşlukta kendini unutmak ve kendinden habersiz olmak… Ne büyük kayıp, neyi kaybettiğini bilememek…
Pişman olmayı bilmek; gelecek pişmanlıkları örtecek bir örtü… Bunu yapabilmek; hataları azaltmak için atılmış büyük bir adım… Hatalardan vazgeçerek yükseleceğini bilmek; hikmet özünü emmek… En başı da söyleyene, dinleyene faydası olmayan konuşmaları terk edebilmek…
Hayır olabileceğinde konuşmak, hayır olmayacağında kelimeleri kınında tutmak; çok kırılmaları engelleyecektir… Hariçte hakikati haykırmak gerekiyorsa keskin kılıçları kınına sokmadan savurmak; her hakikat erinin boynuna borç olan vazife…
Dışta Zülfikar’ı kullanma, içte adalet-i mahzâyı esas tutma dengesini yakalayan istediği kadar konuşsun… Öylelerini konuşturmanın ve kelimeleri kalbe koymanın kazandıracağı çok şey olacaktır…
Ya öyle biri ol, ya da öyle birinin yanında ol… Ya da susmayı bil.
20.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|