Hürriyet, imânın özelliklerindendir. İstişâre, Kur’ân’da yer alan bir hüküm olduğuna ve Resûl-i Ekrem (asm) ısrarla tavsiye ettiğine ve uygulamalarıyla bizzat ders verdiğine göre öncelikle imân, eğitim ve terbiye ile ilgilidir. Şer’î şûrâ (meşrû seçimle iş başına gelen meclis, istişare heyeti) hürriyetçi/demokratik seçim sistemiyle belirlenir.
Meşveret üyelerinin uyması gereken istişârenin prensiplerini şöyle sıralayabiliriz:
- İstişâre, Allah rızası için yapılır. Şahsî garaz ve öfkelere asla yer verilmez.
- Temel hükümler ve haklar asla meşveret edilemez.
- Meşveret, teferruât ve tercihâta (bir hükmü nasıl uygulamak gerektiğine dair) yapılır.
- Meşverete hazırlanarak gelinir. Gerekli doküman ve malzemeler hazır bulundurulur.
- Üyeler, söz alarak konuşur. Her kafadan bir sesin çıktığı toplantı, meşveret değil, bedevî sohbetidir. Karşılıklı konuşmalar, olumlu sonuç alınmasını geciktirir.
- Sataşma, hakaret ve alayvârî konuşmalar yapılmaz.
- İstişârenin ruhuna uygun nazik, nezih, ancak kararlı bir üslûp kullanılır.
- Meşverette şahısların değil, hakkın hatırını korumak gerekir. Nakledildiğine göre; hakkın ortaya çıkması için öylesine hassasiyet ve öylesine medenî cesâret gösterirlerdi ki, onların hâlini gören, “Bir daha birbirleriyle konuşmazlar!” diye tasvir ederdi. Ama, meşveretten sonra can ciğer olurlardı.
- Düşüncelerinin paylaşılması yüksek ses ve imâlı dahi olsa tehditvârî tavırlarla değil; aklî/mantıkî gerekçelerle sağlanır.
- Konuşanın sözü kesilmez; konuşurken itiraz edilmez. Not alınır, sonra söz alınarak istenen cevaplar verilir.
- Meşveretten maksat, hakkın ve hakikatin ortaya çıkmasıdır. Yoksa, kendi fikirlerini kabul ettirme zemini değildir.
- Meşverette insafı elden bırakmamalı.
- Yanlış anlaşılmalara meydan vermemeli.
- Ne kadar ters olursa olsun, her fikir ve düşünce ifade edilebilmeli ve saygı görmeli; kimse fikirlerinden dolayı kınanmamalı.
- Ne var ki, “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra fedâ edilmez” prensibince yanlışlar düzeltilmeli. Ancak, pozitif bir yaklaşım sergileyerek, “Söyledikleriniz tamamen yanlış, büyük bir hata veya yalan söylüyorsun!” gibi olumsuz sözlerle kimsenin inat damarına basılmamalı.
“Söyledikleriniz veya iddialarınız gerçeklerle çelişiyor gibi geliyor bana!” veya, “Kim vermişse, size eksik bilgi vermiş” veya “Yanlış aktarılmış!” diyebilmeli. Faraza, muhatabınız “yalan” konuşuyor! Veya, bazı konuları bilmiyor. Ona direkt olarak, “Yalan söylüyorsun. Yanlış biliyorsun, câhilin birisin!” gibi karşılıklarda bulunmak, çok kötü bir üslûptur. Meşvereti bulandırır.
“Düşünceleriniz gerçeklere uymuyor!” veya “Bu ifâdeler gerçek dışıdır!” diyebilirsiniz.
- Çoğunluğun aldığı karar, yanlış veya görüşlerinize aykırı olsa da mutlaka uymalı.
- İstişârede, karar alındıktan sonra, karara aykırı olarak sarf edilen fikirler, konuşmalar asla dışarıda konuşulmaz, başkalarına aktarılmaz.
20.11.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|