Şikâyetçi bir toplum olduğumuz kadar gereğini yapabilsek bir çok problem büyümeden biter. En sade vatandaştan devletin kurumlarına kadar bu hastalık o kadar yaygın ki. Buna en güzel örnek TBMM Başkanı Köksal Toptan'dan geldi.
Yasama Derneği'nin "Yasama Sürecine Sivil Toplum Katılımı: Bir Sistem Arayışı" sempozyumuna ev sahipliği yapan Toptan, Adalet Komisyonu başkanıyken yaklaşık 1000 (bin) yere Türk Ceza Kanunu tasarısını gönderdiklerini ve bu konuda görüş istediklerini hatırlattı.
Toptan'dan dinleyelim: "Gelen katılım sayısı 65 civarındaydı. Türkiye'de 33 tane hukuk fakültesi var. Hukuk fakülteleri bile çok temel bir yasa olan ceza kanununa ilgi göstermedi."
Hele bazı üniversitelerin verdikleri cevap YÖK üniversitelerinin içler acısı halini ortaya koyması bakımından çok önemli. Başkan Toptan, üniversitenin adını vermeden olayı anlattı: "Türk Ticaret Kanununu (TTK) yaklaşık 700 yere gönderdik. Ona gelen cevap sayısı da 60'ı geçmedi. Çok ilginçtir. Bir üniversitemiz bizim gönderdiğimiz TTK'ya görüş bildireceği yerde bir mektupla cevap verdi. Dedi ki, 'Göndermiş olduğunuz Türk Ticaret Kanunu adlı kitap öğretim üyelerimizin ve öğrencilerimizin yararlanması için üniversitemiz kütüphanesine konulmuştur."
Toptan, bu sözlerini dinleyen STK temsilcilerine şu öğüdü verdi: "Şimdi sizin katılımınızı istiyoruz, ama böyle bir katılım istemiyoruz."
Alnı öpülesi milletler
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tam bir kültür adamı. Çok okuyan bir siyasetçi. Meclis lokantasında hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Atilla Koç, konudan konuya geçti. Dünyada ve Türkiye'de ahlâkî yozlaşmaya dikkat çekti. Beşiktaş'ın gidişatından çok memnun olmadığını anlattı.
Koç'un sohbet sırasında son günlerin gündemiyle ilgili bir cümlesi çok çarpıcıydı. Terör, şehit cenazeleri, operasyon tartışmalarının toplumu gerdiğine dikkat çeken Koç, "Bu kadar tahrike ve olaylara rağmen Türkler ve Kürtlerin oyuna gelmemesi çok önemli. Ben bu Türk'ün de bu Kürt'ün de alnından öperim" dedi.
Konsoloslukta mahşeri beklemek
Dışişleri bürokratlarının, özellikle büyükelçilik ve konsolosluk görevlilerinin vatandaşla ilişkileri sıkıntılıdır. Fazlasıyla resmîdir. Tabiri caizse buz gibidir. AKP Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı da başından geçen fıkra gibi bir diyaloğu anlattı:
"Yurt dışında öğretmenlik yaptığım dönemde, Türkiye'yi hiç görmemiş bir Türk öğrenciye ahiretle ilgili bir şeyler anlatıyoruz. Çocuk dedi ki: 'Biz bugün ölürsek mahşere kadar nasıl bekleyeceğiz öğretmenim?' Ben de dedim ki: 'Kitap diyor ki, iyi insansanız zamanın nasıl geçtiğini bilmezsiniz, ama kötüyseniz, gerçekten zaman geçmek bilmeyecek, sıkıldıkça sıkılacaksınız.' Çocuk: 'Öğretmenim desene kötü adamlar konsoloslukta bekler gibi bekleyecek' dedi.
Naçizane Bölükbaşı ve AB
Eski Dışişleri bürokratı, yeni MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı AB hakkında ne düşünüyordur sizce. Bölükbaşı bunu saklamadı. Plan ve Bütçe komisyonunda AB'ye bakışını şöyle açıkladı:
"Ben, naçizane, Avrupa Birliği'nin ciddî bir proje olduğunu düşünen bir arkadaşınız değilim. Brezilya pembe dizisine dönüşme istidadı gösteren, sanal bir süreçtir."
Devletin "aksakallı" bakanı!
Ankara Ticaret Odasında (ATO), 2005-2006 yılı kurumlar ve gelirler vergisi rekortmenleri için plaket töreni düzenledi. Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yanı sıra bakanlar da katıldı. Kürsüye gelen ATO Başkanı Sinan Aygün, Cumhurbaşkanı Gül'e ve hükümete övgüler yağdırdı. Aygün, konuşmasının son bölümünde hükümetin ve devletin "aksakallı"sını, "akil adamı"nı da ilan etti: "Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek ağabeyim, hükümetimizin daha da ileri giderek devletimizin akil adamı, aksakallı bilge kişisi olarak yıllardır bizi yalnız bırakmadı. Biz burada Cemil Çiçek bakanımın varlığıyla nasıl güven duyuyorsak inanıyorum ki kabinedeki sayın bakanlarımız da aynı güveni hissediyorlardır. Varlığını her zaman bir şans olarak gördük."
Bahçeli ve Baykal'ın "iç çatışma"sı
"Ülkemizde iç çatışmanın fitilini ateşlemek anlamına gelecek bir teslimiyet… Türk milliyetçileri henüz son sözünü söylememiştir." MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli son grup toplantısını bu sözlerle tamamlamıştı.
Son dönemlerde sağduyulu yaklaşım sergileyen MHP giderek sertleşiyor. Sertlik politikası sadece tabanını rahatlatmakla sınırlı olmamaya başladı. İç çatışma ifadesi bunun en önemli göstergesi. Hatırlanacağı gibi 367 hadisesinin yaşandığı günlerde Deniz Baykal da iç çatışmadan söz etmişti. Şükürler olsun herhangi bir iç çatışma yaşanmadı. Ancak Bahçeli'nin "iç çatışma"sının Baykal'ınkinden farklı olacağı tecrübeyle sabit.
Aman dikkat. Öfkeyle kalkmayalım…
26.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|