Sinir ötesi şeylerin yaşandığı bir atmosferdeyiz.
“Sınır ötesi harekât yapılsın, yapılmasın” derken sinirler de bir bir insan havsalasını alt üst ediyor.
Geçtiğimiz günlerde emekli generallerin ilginç beyânâtlarını okuduk.
Kürt vatandaşlarımızın Kürtçe konuşmalarının yasaklanmasını bir hata olarak kabullenen komutanlar oldu.
Yarayı keşfedince dermanını da doğru keşfetmek tıbbın önemli bir görevidir. Eğer yara doğru teşhis edilmez, ilâç verilmez ise, hasta ha-yatını kaybedebilir veya yarası daha da azar.
Yaşadığımız ülke olayları da böyledir.
Otuz yılı aşkın zamandır insanlarımız bir bir hayatını kaybediyor.
Birçok il ve ilçede özel şehitlikler kuruldu.
Şehit cenazeleri bir hicran olarak kalp ve gönüllerimizi kanatıyor.
“Sınır ötesi”nden önce sinir ötesi harekâtler, memleket sathını sardı.
Bayrağını kapan cadde ve sokaklara doldu.
Haykırışlar semanın kaçıncı katına kadar ulaştı.
Kan, gözyaşı, lânet, dehşet ve al bayrağa sarılı şehit cenazeleri...
Elbette yüreğimiz kan ağlıyor, fakat şehit askerlerimizin anne-babası, teyzesi, kız kardeşi, dedesi, ninesi, kardeşleri ve akrabalarının yüreğine düşen bizim ateşimizden çok farklı olduğu açıktır.
Sinir ötesinin bir öfke halinde kontrolden çıkması en korkunç hadisedir.
Mecliste bulunan DTP milletvekillerininin bu feryadın farkına varmaları ve akl-ı selim ile hareket etmeleri gerekiyor.
Bir derdin dermanı, hemen onun yanındadır.
Sinir ötesinden önce sağduyu hâkim olmalıdır.
Serseriliğin hiç kimseye faydası yok.
22.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|