İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nca düzenlenen “adalet” endeksli 8. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’na konuşmacı olarak katılan Filipinlerin Mindanau Özerk Bölgesi Yüksek Öğretim Konseyi başkanı Prof. Dr. Nora Şerif, aslı Türkçe olan, ancak tercümelerinden okuma imkânı bulduğu Risâle-i Nurlar’ı mütalaa ettiğinde mest olur; ruh, kalb, akıl ve hissiyâtını öyle doyuma ulaştırdığını, bu hakikatlere yediden yetmişe herkesin ihtiyacı olduğunu hissedince vakit geçirilmeden üniversitelerde okutulması gerektiğini düşünür ve yetkililere teklif sunar, bunu tebliğini sunduğu esnada dile getirip, “Ben kendi sorumluluğumda olan üniversitelerde bunu gerçekleştirmek için teklif sundum” der ve dünyanın değişik ülkelerinden 90 kadar tebliğcinin katıldığı, birçok ilim adamı ve öğretim üyelerinin içinde bulunduğu topluluğa seslenerek, “Bütün üniversiteler bunu yapabilir ve yapmalıdır” demeyi de bir vecibe bilir.
Gerçi bugün el-Ezher Üniversitesinin bazı bölümlerinde olduğu gibi bir kısım dünya üniversitelerinde Risâle-i Nurlar okutuluyor, talebe ve öğretim üyelerince istifade ediliyor. Ancak bu gerçekleşirse geniş bir tarzda okutulmuş olacak.
Buna insanlığın ne kadar ihtiyacı var.
İnsanlığın diyorum. Sadece Müslümanlar değil, bütün insanlık muhtaç bu hakikatlere. Çünkü onulmaz yaralarla yaralı, içinden çıkılmaz dertlerle muztarip; terör, yoksulluk, ahlâksızlık gibi sıkıntılar içinde kıvranmakta; barış arıyor, huzur arıyor, mutluluk arıyor.
Rahmeti sonsuz Rabbimiz, asırların insanlarına olduğu gibi çağımızın mânen hasta insanları için de Kur’ân’ı şifâ kaynağı olarak göndermiş. Büyük bir maneviyât doktoru olan Bediüzzaman Said Nursî de, her derdin devâsı bulunan Kur’ân eczanesinden derlediği ilâçları asrın hastalıklı insanlarına sunuyor. Bu ilâçları kullandığında dertlerinden kurtulan milyonlarca insan var. Onun için de dört elle sarılıyor, tekrar tekrar okuma ihtiyacı hissediyorlar.
İşte bu ihtiyacı öncelikle hisseden ilim adamlarından birisi Prof. Dr. Nora Şerif.
Üstad, ölüp gitsin diye tek başına konulduğu Afyon hapishanesindeki sobasız altmış kişilik koğuşta, bir ara fırsatını bulup yanına gelen sadık talebesi Zübeyir Gündüzalp’a, “Bu hakikatleri bütün dünyaya ilân edeceğim” demişti ve bugün ediyor.
Yine Üstad, Tarihçe-i Hayat’ta yer aldığı ve bir kısım talebelerine açıkça müjdelediği gibi, “Risale-i Nurlar radyolardan okunacak” demişti. Bugün okunuyor.
Hemşehrimiz muhterem ağabeyimiz Abdurrahman Çiçek, Üstadı ziyarete gittiğinde, “Kardeşlerim, gün gelecek Risâle-i Nurlar okullarda okunacak” demiş. Bugün talebelerinden öğretim üyelerine kadar herkes okuyor. Ders kitabı olarak da okutulacak inşaallah.
Çünkü bu hakikatlere insanlığın hava ve su kadar ihtiyacı var.
Not: Ömrünü hizmete adamış muhterem ağabeyimiz Hilmi Doğan’ın vefatını teessürle öğrendik. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınları ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
22.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|