Mekke döneminde iman esaslarına ağırlık verilmiş, kalblere iman hakikatleri nakşedilmeye çalışılmış; Medine döneminde ise sosyal hayata açılım yapılmış, imanın meyveleri toplanmaya başlanmış, sonunda huzur dolu bir atmosfere ulaşılmıştı.
Mekke dönemi çileli günler dönemiydi. Bilâl-i Habeşîler, Ammar bin Yasirler, Habbab bin Eretler işkencelere maruz bırakılıyor, Sümeyye ve efendisi Yasir şehit ediliyor, dayanılmaz işkenceler karşısında Habbab bin Eret Resûlullah’a koşup, “Bizim için Allah’tan yardım dilemez misin? Bizim için Allah’a duâ etmez misin?” teklifine karşı, Kâinatın Efendisi (asm), önceki ümmetlerin çektiği sıkıntılardan bahsediyor, o günlerde bir mü’minin alınıp testereyle baştan aşağıya ikiye bölündüğünü, demir taraklarla vücutlarının tarandığını, buna rağmen dinlerinden dönmediklerini hatırlatıyor ve şöyle buyuruyordu: “Allah’a yemin ederim ki, Allahü Teâlâ bu işi kemâle erdirecektir. Hatta atlı bir kimse San’a’dan Hadramut’a kadar gidecek, Allah’tan ve koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacak. Lâkin siz acele ediyorsunuz.”1
Daha nice çileler çekecekti Müslümanlar. Müşriklerin ilân ettikleri üç yıllık boykot yıllarında açlıktan kavrulacak, Mekke yılları boyunca çeşit çeşit hakaretlere, ıztıraplara maruz kalacaklardı. Tam on iki yıl sürmüştü bu sıkıntılı yıllar. O günler sabır, sebat, sadakat, fedâkârlık günleriydi… Sonra hicret gerçekleşti. Bedir, Uhud, Hendek Savaşları, Hudeybiye Antlaşması ve derken Mekke’nin fethi… Demek Mekke’nin fethine giden yol, böylesine çile ve sıkıntılardan geçiyordu.
İslâmın gelişinden itibaren yirmi senelik bu devre, kemâle erme dönemiydi. Kader Mü’minleri tırpanlayarak, budayarak olgunlaştırıyordu. Demek nimet külfetsiz olmuyordu.
8. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’nda İngiltere Durham Üniversitesinden “El-Âdil İsm-i İlâhîsi: Risâle-i Nur’da Adalet Kavramı ve Ontolojisi” başlığı altında bir tebliğ sunan öğretim üyesi Prof. Dr. Colin Turner, Müslümanların yeniden Asr-ı Saadeti tesis edebilmek için Medine hayalleri kurduklarına dikkat çekerek, “Ama bunu yaparken gerçek adelet dersinin öğretildiği Mekke döneminin zorluklarına katlanmak da istemiyorlar. Bu anlamda Bediüzzaman bizi Mekke’ye geri çağırıyor; çünkü bir defa Mekke tecrübesi yaşandı mı Medine kendi başının çaresine bakacaktır” derken bu önemli gerçeğe dikkat çekmişti.
Calut’a karşı mücadele veren Talut’un ordusu nehirle imtihan edilmiş, sudan içmemeleri istenmiş, sudan içenler şişip dökülürlerken, Talut sudan içmeyen kahramanlarla zafere ulaşmıştı. Hz. Musa (as) yüreksiz kavmi yerine gözünü budaktan esirgemeyen cesur bir neslin yetişmesi için Tih Sahrasında 40 yıl beklemek zorunda kalmamış mıydı?
Söz Kur’ân’ın: “Şüphesiz, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”2
Mekke dönemi yaşanmadan Medine dönemine ulaşılamıyor.
Dipnotlar:
1- Buharî, 4: 238-239.
2- İnşirah Sûresi: 5-6.
21.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|