Son günlerde Türkiye, birbiri ardı sıra önemli resmî ve gayri resmî toplantılara ev sahipliği yapıyor. Ve bunların da hemen hemen tamamı tarihî başkent İstanbul’da gerçekleşiyor.
İlk aklımıza gelenleri şöylece bir sıralarsak:
ABD başta olmak üzere önemli Batı ülkelerinin de temsil edildiği “Irak’a komşu ülkeler toplantısı”yla ISEDAK toplantısı resmî olanlar.
Gayri resmî fasılda ise, Eyüp Feshane’de organize edilen Uluslararası STK Fuarı, eşzamanlı olarak aynı kapsamda gerçekleşen Kudüs buluşması, Ensar Vakfının eğitim konulu toplantısı ve nihayet İstanbul İlim ve Kültür Vakfınca tertiplenen Bediüzzaman Sempozyumu var.
Esasen bu kategoridekiler daha önemli. Çünkü sivil toplum temsilcilerini, akademisyen ve mütefekkirleri informel ve samimî ortamlarda bir araya getirerek daha kalıcı izler bırakıyorlar.
İslâm dünyasında özlenen birlik tablolarının oluşmasına vesile olan bu tür buluşmalar sıklaşıp yaygınlaşmalı ki, politika ve ekonomi gibi diğer alanlardaki birlikteliklerin temelini oluşturacak sağlam bir sivil zemin teşekkül edebilsin.
Bu anlamda, saydığımız etkinlikler içinde özellikle alanında bir ilk olan STK Fuarı ile, bu yıl sekizincisi gerçekleşen Bediüzzaman Sempozyumu, söz konusu zeminin oluşmasında çok önemli fonksiyonlar üstlenebilirler. Ki, Bediüzzaman Sempozyumunun yıllardır böyle bir altyapıyı tesis etmekte olduğu söylenebilir.
Bu sempozyumların, benzer diğer etkinliklerden önemli bir farkı, özellikle Türkiye’de çok güçlü ve geniş bir sosyal tabana yaslanıyor olmaları.
Nitekim adalet konulu son sempozyumun İstanbul Gösteri Merkezinde yapılan açılış oturumuna katılımın yine son derece sakin ve olgun bir “izdiham” görüntüsü ortaya çıkarması, bunun yeni bir tezahürü.
Binlerce insan aynı mekânda toplanacak, binlercesi yer kalmadığı için içeriye giremeyecek ve en küçük bir güvenlik, asayiş ve çevre problemi yaşanmayacak. Hiç olacak şey mi!
Ama oluyor. Çünkü orada toplanan insanlar okudukları eserlerden aldıkları müsbet hareket dersleriyle asayişin manevî muhafızları ve çevrenin de gönüllü koruyucuları haline gelmişler.
Bu kitlenin destek ve katılımıyla gerçekleşen buluşmalar çoğalmalı ki, Türkiye’nin “örnek ve model ülke” olma özelliği daha iyi idrak edilsin.
İşte STK Fuarı, bu bağlamda değişik İslâm ülkelerinden gelen temsilcilerin Türkiye gerçeğini yakından tanımaları ve kendilerini de ifade edebilmeleri açısından hayli önemli bir fırsattı.
Dileriz, bu ilk adımın arkası, daha da gelişerek gelir. Ve İslâm toplumları arasında samimî bir kaynaşma ve kucaklaşmanın vesilesi olur.
Tabiî, bunun başarılması için, inisiyatifin elden kaçırılmaması, sürecin İslâm kardeşliği ekseninde geliştirilmesi ve son dönemde çok konuşulan “STK’ları birtakım denizaşırı projelerde kullanma” hesaplarına dikkatli olunması şart.
Kudüs buluşmasına gelince: Bu etkinliğin bilhassa iki noktadan önem taşıdığı söylenebilir.
Biri, toplantının, tıpkı Kudüs gibi, fethedileceği hadisle müjdelenmiş İstanbul’da yapılması.
Diğeri, Kudüs için Müslüman-Hıristiyan dayanışması mesajının dünyaya verilmiş olması.
Keşke bu toplantıya, beli dinamitli çocuk resmi gölgesinin düşmesine meydan verilmeseydi!
21.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|