Ankara’da “demokrasi ve terör” ikilemi üzerinde “ya silâhı, ya da demokrasiyi tercih” tartışmaları devam ederken, İstanbul’da yapılan toplantılarda Ortadoğu’da, İslâm coğrafyasında ve dünyada evrensel barış ve adaletin Risale-i Nur’da ifâdesini bulan Kur’ânî esaslarla olduğu bir defa daha te’yid ediliyor.
İnanç ve mânevî değerlerin ihmaliyle azan anarşi ve toplumu zehirleyen teröre temel çârenin sosyal adalet çerçevesinde topyekûn ekonomik kalkınma olduğu belirtiliyor.
Bu çerçevede İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nca düzenlenen “Bediüzzaman Sempozyumu”nda, altı bin sahifeyi aşan Kur’ân tefsiri Risale-i Nur Külliyatının müellifi Bediüzzaman’ın Kur’ânî dünya görüşünün, ortaya koyduğu geniş çaplı düsturların, adaletin ihyası ve evrensel barışın tesisi için geleceğin vizyonu olacağı tespiti, dikkate değer.
Çoğunluğunu yabancıların oluşturduğu katılımcılar tarafından ifâde edilen Bediüzzaman’ın adalet ve hukuku, “Adl” isminin tecellisi ve içtimaî hayata yansıması tefsirinin, İslâmın siyasî ve hukukî düşüncesinin müsbet potansiyelini ortaya çıkardığı analizleri, Kur’ânî kurtuluş reçetesini insanlığa takdim ediyor...
* * *
“Sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sefih ve muzır bir medeniyeti tutan”, “menfaatinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen ve her şeyi menfaatine feda eden”, “beşerin nefs-i emâresi” hitabını hakkeden Batılı zihniyetin insanlığı ne hale getirdiği ortada.
“Sefâhet ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış, Deccal gibi tek gözü taşıyan kör dehâsı ile ruh-u beşere cehennemî bir hâleti hediye eden ikinci Avrupa”nın bâtıl Batı felsefesinden türeyen ideolojilerinin insanlığa adalet ve barış getiremediği, yakın tarihin şehâdetiyle bir defa daha anlaşılıyor. (Lem’alar, Beşinci Nota, 167-172)
İki dünya savaşında yüzmilyonlarca insanın katli, yeryüzündeki insanlık medeniyetini zir-û zeber edip insanlığı perişan etmesi ve Sovyet - Çin ihtilâllerinin fiyaskosu, bunun en bâriz göstergeleri...
Bunun içindir ki, ABD’nin Kissinger yöntemiyle, bütün dünyada, darbeler, suikastler, kargaşa, kaos ve katliamlar ihraç eden, iç çatışmalarla iç savaşları çıkartan menhus sinsî fitnenin elinden kurtarılması gerekir.
Keza AB’nin, bütün Muslümanları “tehdit unsuru” ve “potansiyel suçlu” sayan, “imtiyazlı ortaklık” gibi saptırmalarla Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan, “İslâm düşmanlığı” ifsadını enjekte eden Bush hayranı Selânikli Fransız Sarkozy gibilerin tasallutundan kurtarılması lâzım.
Çünkü “Akdeniz ülkeleri birliği” perdesinde, AB’ye alternatif olarak İsrail’in aktif rol alacağı organizasyonlar peşindeki Sarkozy’nin Fransa’da yaptığı antidemokratik uygulamalar, AB’ye de uymuyor. Müslüman vatandaşlarının dinî özgürlüklerini sınırlayıp okullarda yasadışı başörtüsü yasağını dayatması, AB’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları değerlerine aykırı düşüyor.
İşte İstanbul’da yapılan “Uluslararası Kudüs Buluşması”nda bir defa daha belirlenen İsrail işgaline karşı Hıristiyan - Müslüman dayanışması”, turnusol kâğıdı gibi bu “iki Avrupa”yı açığa çıkarıyor.
Kudüs İslâm Yüksek Konseyi Başkanı İkrime Sabri’nin, Batı dünyasının Hıristiyanları görmezden geldiğini, Batı basınının Filistin meselesinde ilerleme olduğunu yayarak dünyayı kandırdığını söylemesi” bunun en son örneği...
* * *
Zira geçen hafta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in Ankara’da içi boş “barış söylemleri”nin aksine, Kudüs Ortodks Kilisesi Papazı Ataallah Hana Atalla ile İkrime Sabri’nin aktardıklarına göre, Amerikan desteğindeki Siyonist işgal bütün zulmüyle sürüyor, İsrail hâlâ işgalini genişletmeye ve utanç duvarını yapmaya devam ediyor...
Gerçek şu ki, Bediüzzaman Sempozyumu’nda da ifâde edilen Bediüzzaman’ın, “mâsum bir insanın hakkı, bütün bir topluluğun hatırı için bile feda edilemez. Bir fert cemaate, çoğunluğa, topluma, devlete kurban edilemez. Yüce Allah’ın indinde hak haktır, büyüğü ve küçüğü arasında hiçbir fark yoktur” ifâdesinde formülleşen prensiplerin barış içindeki âdil bir dünya için gerekli olduğu, bütün ilim ve tefekkür dünyasında kabul edilmekte.
Bediüzzaman’ın eserlerindeki esasların, despotizm, ahlâksızlık ve dejenerasyonla mücadele etmenin reçetesinin Kur’ân’da olduğunu beynelmilel araştırmacıların tasdikiyle teslim edilmekte.
Bu bakımdan küresel güç ve sermayeyi temsil eden Yahudi lobileri, güdümündeki günümüz Amerikan yönetimlerinin, kargaşa, kaos ve terörü türeten zulüm ve kanla bulaşık politikalarına karşı, yegâne çâre, Müslüman ve mazlum toplumların Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın mânâsından sunduğu bu izâhlara ihtiyacı vardır.
* * *
Not: Hayatının her safhasını iman ve Kur’ân hizmetine hasreden, mânen “bir ömür boyu Barla’da kalan” ve Barla misâfiri Nur Üstadı Bediüzzaman’ın yanına giden, gazetemizin eski yönetim kurulu üyesi, değerli ağabeyimiz Hilmi Doğan’a Cenâb-ı Erhamürrahimin’den gani gani rahmet ve mağfiret diler, bütün Nur Talebelerine ve yakınlarına sabr-ı cemîl niyâz ederim...
21.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|