Tur Ova diye bir zamanlar, dillere destan ve müthiş güzelliklere sahip bir ova varmış.
Leb-i derya:
Deniz kenarında…
Verimli mi verimli!
Akıllara durgunluk verecek yeşilliklerle dolu; meralarla çevrili…
Çepeçevre zenginliklere sahip Tur Ova; bu merâları süsleyen sayısız koyun ve diğer hayvan sürüleri ve bunlardan elde ettiği altın ve mücevherler ile dolu hazineleriyle komşu ülkeleri çatlatacak bir zenginliğe kavuşmuş...
Ve de hazineler dolusu altınlara sahip Tur Ova benzersiz bir devlet hâline gelmiş!
***
Tur Ova adlı bu devletin bilge bir kralı varmış…
Bu Ova’da yaşayan halk çok iyi niyetli ve barışçıl; ancak kendilerine göz dikenlere karşı çok kahraman olmasına rağmen basit bir hayat felsefesine sahiplermiş.
Bu nedenle krallarına:
Pîr-i Amiyâne; yani samimi ve saf kalpli insanların kralı denilirmiş.
Birbirinden güzel atlarla tur atıldıkça sonu gelmek bilmeyen bu Ova’nın orta yerinde o devrin en güçlü ve en muhkem surlarla çevrili kalesi yapılmış…
Kral Pîr-i Amiyâne’nin en hakperest oğluna bu kalenin savunulması görevi verilmiş.
Hakkın hatırını her şeyin üstünde tutan bu yiğit Komutanın adı da kendi gibi imiş:
“Haktır”!!!
***
Haktır adlı bu komutanın, “Pars” isminde vurduğunu yere yapıştıran yiğit anlamına gelen bir meşhur kardeşi varmış…
Kralın kendisine Tur Ova’lılar kısaca; “Priyam” derlermiş ve o günkü şartlar farklı olduğundan, Haktır ve Pars gibi elli oğlu daha varmış Kral Pîr-i Amiyâne’nin!
***
Gel zaman-git zaman bu güzel Krallığı komşu ülkeler çekemez olmuş…
Komşu ülke Aka Kralı ki; Persler vergiye doyuramadıkları bu vahşi adama, memnun kaldığında:
“Ağa Memnun” derlermiş; bu kral elli bin kişiyle Tur Ova’ya saldırmış.
Korkunç savaşlar yaşanmış…
On yıl süren bu kanlı savaşlardan sonra Aka isimli sömürgeci ülkenin Kralı Ağa Memnun sonuç alamayacağını anlayınca vahşi bir savaşçı olan ve asla kana doymayan bir adamı ve onun kan emici bir grup usta savaşçılardan oluşan arkadaşlarını yardıma çağırmış!
Ancak bu hırslı genç ve arkadaşlarının da adları çok ilginçmiş: “Mîr-i Murdar”….
Murdar ve pis bu kan emici savaşçılar ve liderleri; “Akıllı Us”… Bir de bunlara desise ve şeytanlıkta yardımcı olacak diğer bir ülke kralı belirlenmiş… Savaşlarda yaptığı hile ve desise yani oyun ve dolaplarla ünlü bir savaşçı: “O Desise”…
O Desise; müthiş bir plân hazırlamış:
Tıpkı Tur Ovalıların ataları olan Türklerin hediyelerle ve mücevherlerle dolu dedikleri sandıkların altına sakladıkları Yiğit Kürşat’a Milâttan binlerce yıl önce Çin Sarayı’nın kapılarını açtırdıkları hileyi uygulamışlar!!!
***
Hikâyenin sonunu biliyorsunuz:
Tahtadan bir at yapılmış, içinde hediyeler var denilerek Truva Kalesi’nin içine sokulan bu atta saklanan askerler dışarı çıkmış. Bütün bu şeytanlıklar ve şeytanlar birleşince Truva Kralı Priamos/Pîr-i amiyanos, Oğlu Hektor/Haktır ve yakışıklı Prens Pars/Paris vahşice öldürülmüşler…
Agamemnon/Ağamemnun, Odisius/Odesise ve vahşi savaşçı Akilis/Akıllı-Us ile arkadaşları Mirmidon/Mîr-i Murdarlar tarafından yok edilmişler.
Sonra ne mi olmuş?:
Truva’ya gelip yerleşenler daha dikkatli olmak zorunda kalmışlar çünkü bu topraklar tekin değil ve çok değerli topraklar olduğu için peşinen insan kanı istiyormuş!
Zirâ Truva savaşlarından 3250 yıl sonra yine bu topraklara göz koyanlara 253 bin şehit vererek karşı koyabilmişizdir…
Dile kolay 253 bin şehit vererek!
Bu topraklarda yaşayanlar; yani bizler…
Aman dikkat!...
Birbirimizi çok sevelim, zirâ:
Birbirimize; her zaman ve her şeyden çok ihtiyâcımız var!!!
22.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|