Barkot okuyan cihazı hayatımda ilk defa İstanbul’da bir eczahaneden ilaç alırken görmüştüm.
Hani şu:
Kasiyer kızlarımızın elinden düşmeyen cihaz var ya işte o cihaz…
Bu barkot okuyucuyu; eczacı, ilacın üzerindeki fiyat kupürüne tutunca, cihaz ilacın kaç lira olduğunu:
“Cırrrrrrrrt” diye bilivermişti !
Şaşırıp kalmıştım…
***
Sonraki yıllarda şaşkınlığım daha da arttı.
Bir gün:
Çanakkale’mize yeni açılan bir hipermarkette herkes gibi ben de alış-veriş yaptım…
Tavaf yapar gibi rafların etrafında dönüp durduğumuz bu mağazadan aldıklarımı ödemek için kuyruğa girdim.
O anda metabolizmam bozuldu sanki!
Allak-bullak oldum…
Hayat felsefem tepe-taklak olmuştu!
Satın almayı düşündüğüm her şeyi orada öylece bırakıp kendimi dışarı atmak istedim.
Çünkü hemen ön sıradaki hanımefendinin aldığı her şeyi kasiyer kızımız daha barkot okuyucuya tutar tutmaz bu cihaz hepsini tanıyor ve “şaaaaaaak” diye bilgisayarın camına yansıtıyordu…
Turpu tanıyordu.
Kiviyi tanıyordu!..
Bisküvilerin kaç kuruş olduğunu biliyordu…
Ekmekleri tanımış; deterjan ve tavuk etlerini kuruşu kuruşuna gözler önüne serivermişti.
Hiçbir şey; ama hiçbir şey bu avuç içi kadar olan cihazın gözünden kaçmıyordu.
***
Hayatım o anda bir sinema şeridi gibi gözümünönünden geçmişti!..
Ben ne yapıyordum böyle?..
Hayatımı niye bu kadar ucuz yaşamıştım?!
Buna hakkım var mıydı?
Bir insan olarak ben neciydim? Nereden geliyordum? Nereye gidecektim?!
Bu avuç içi kadar cihaz her şeyi tanıdığı gibi bir gün benim de yedi şeceremi bilgisayar ekranına yansıtacak bir kayıt cihazı önüme konulsa ben ne yapacaktım.
***
O gün-bu gündür; kimsenin dedi-kodusunu yapamam.
Bir gram bile haksızlık yapmamaya özen gösteririm!
Yapılan bir haksızlığa ise asla razı gelemem…
Çünkü:
Barkot okuyucu var!..
Bir gün benim de barkotum okunacak.
27.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|