(Umre günlüğü- 5)
“Seyyar mescit” uçakta ikindi namazı kılıyoruz. Seyyar dershane, okul, mescit, ev fonksiyonlarında bir uçak yolculuğu.
Bütün ikramlar kalbe, ruha, gidilecek mukaddes mekânlara uygun programlanmış.
Kur’ân meâlinde tarama yaparken, fikrî yolculuk kısa sohbetler ve bölünmeler dışında devam etti. İftar paketinin kapalı şekilde önümüzde ezanı beklediğimiz anda, iftara hazırlanan midenin emir bekleyen psikolojisine girmeye de fazla fırsat oluşmadı.
Dikkatim Bakara Sûresi 177. âyete odaklanmayı başardı. İndekste “Kur’ân’ın özeti sayılan âyet” olarak geçiyor:
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır.”
İftar açıyoruz. (18:40) Hızlıca, takdim edilen menüden besleniyoruz, şükür. Midenin bile fizyolojik ihtiyacına rağmen, yemekle fazla meşgul olmadığını fark ediyorum.
Mütevazı ve doyurucu bir ikramdı. Ardından uçağın “mescidi”ne gidiyorum. Çoğu yolcu iftar “sofrası”nda hâlâ.
Suudlu kabin amiri Abdullah imamlığa geçiyor. Arkasında iki kişi cemaat oluyoruz. Suudi hassasiyetin vaktinde namaz kılma alışkanlığına bir daha şahit olduk.
Beraberce ifa ettiğimiz namazın, hafif sallanmalarla gökyüzünde olduğunuzu hissettiren psikolojisi, imamın feyizli hali ile perçinleniyordu. Tam da Medine civarında Medine’ye inmeye hazırlanırken…
Abdullah, “Mağrip halas” dedikten sonra, sünnet kılma teşebbüsümüze “seferî” diyerek noktayı koydu. Tekrar “mağrip halas, işa Medine” diyor. Böylece yatsının Medine’de kılınmasını da hatırlatıyor. Namaz konusunda çok hassaslar. Huşu ile kılışı ayrı bir hususiyetti.
Medine Muhammed Abdülaziz Havaalanına (19:05) iniyoruz. 40 derece sıcaklık olduğunu hostes duyuruyor.
40 derece üstü sıcaklıklara aşina biri olarak, doğrusu o denli bunaltıcı bir ısı hissetmedim.
Buna mukabil insan sıcaklığına, ensar ruhuna ve rahat iklime geldiğimizi hemen hissettim. Taksi ile otele doğru yol aldığımız İsmail Ağabeyimizle birlikte ilâhî söylemekten de geri durmadık.
Her şeyden önemlisi, teravihe yetişmiştik.
27.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|