|
|
RAMAZAN TAKVİMİ
Namazdır bir kulun birinci işi,
Oruçtur kararmış kalbin güneşi,
Kabrimiz onunla aydınlanacak,
İşte geldi Ramazan’ın on beşi.
|
Abdil YILDIRIM
27.09.2007
|
|
Oruç, nefse hâkim olma antrenmanıdır
Ramazan ayında oruç tutan kişilerin uzun süre aç kalmalarından dolayı kan şekeri seviyelerinin düştüğü, buna bağlı olarak sinirlilik ve hiddet eğilimlerinin artabildiği bildirildi.
Klinik Psikolog Yalçın Kireçci, oruç tutanlarda, uzun süre aç kalmaları nedeniyle kan şekeri seviyelerinin düştüğünü, bu durumun bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğini söyledi.
Özellikle kan şekeri seviyesinin en düşük olduğu akşamüstü saatlerinde, oruçlu kişilerde sinirlilik ve hiddet eğiliminin artabildiğini belirten Kireçci, bu noktada orucun anlam ve amacını bilmenin önem taşıdığını ifade etti.
Kireçci, oruçlu insanın öncelikle bilinçli olması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
‘’Oruç, insanların kendi nefislerine ve beden isteklerine hâkim olmayı öğrenmek için bir tür antrenmandır. Oruçlu insan bu bilinçle ne kadar açlık hissetse de, ne kadar kan şekeri düşse de daha dikkatli, aklı başında, hoşgörülü ve anlayışlı olmak zorunda. Zaten insanlar orucun bilincinde olduğu sürece sorun yok. Orucun bilincinde olanlar, bu dönem içinde daha duyarlı ve sakin olmaya kendilerini davet ediyorlar. İnsanlar, inançları gereği oruç tutarlar ve oruçlu olan insan kendini Allah’a daha yakın hisseder. Bu nedenle davranışların daha fazla kontrol altında tutulması gereklidir.’’
Genel anlamda aç kalmasında sakınca bulunmayan kişilerin oruç tutmasının, özellikle bilimsel ruh sağlığı açısından oldukça önemli bir kişilik eğitimi anlamına geldiğini bildiren Kireçci, huzurlu, mutlu ve uyumlu bir yaşam için, insanların en güçlü içgüdülerini ya da dürtülerini denetleyebilmelerinin şart olduğunu kaydetti.
Manevî kirlerden arınma fırsatı
Kireçci, oruçlu insanın bütün olumsuz düşünce ve duygulardan arınması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Oruçlu insan, bedensel isteklerini belirli bir süre için dinlendirir. Bu da oruçlu insanın kararlı ve tutarlı olmasını sağlar. Oruçluyken kesinlikle bu bilinçten uzaklaşılmamalı. Hatadan, dedikodudan, bütün olumsuz hareketlerden uzak durmaya daha fazla özen gösterilmeli. Oruç, sorun yaşamak için asla bir bahane değildir. Aksine, nefislerin denetlenememesi nedeniyle oluşan kirliliklerin silinmesi için bir fırsattır. En güçlü içgüdü ve dürtü sayılan beslenme içgüdüsünü denetlemek, insana önemli bir yetenek kazandırır. İnsanlar, oruç süresince tüm hayatı, tüm canlıları takdir etmeyi öğrenecek.’’
|
27.09.2007
|
|
Sorularla Oruç
*Yıkanırken kulağına su kaçan birinin orucu bozulur mu?
Oruçlu iken kulağa su kaçarsa, dimağa ulaşmadıkça oruç bozulmaz. Dimağa ulaşırsa bozulur.
*Sigara içmekle oruç bozulur mu?
Sigara keyif verici olarak içildiği için, bilerek sigara içmekle oruç bozulur.
* Pasif sigara içiciliği ile oruç bozulur mu?
Sigaranın pasif içiciliği demek, sigara içilen bir odada bulunarak farkında olmadan sigara dumanına maruz kalmak demektir. Bu orucu bozmaz. Fakat mekruhtur. Mümkünse oruçlu iken sigara içilen yerde bulunmamak daha doğru olur.
*Hasta iken kusmakla oruç bozulur mu?
Hastalık nedeniyle kusmakla oruç bozulmaz.
* Ağza kadar gelip geri yutulan kusmuk orucu bozar mı?
Ağza gelen kusmuk geri yutulursa oruç bozulur.
* Kendiliğinden gelip, kendiliğinden geri dönen kusmuk orucu bozar mı?
Kendiliğinden gelip, ağza ulaşmadan kendiliğinden geri dönen kusmuk orucu bozmaz.
*Gül koklamakla veya güzel koku koklamakla oruç bozulur mu?
Gül veya güzel koku koklamakla oruç bozulmaz.
|
Süleyman KÖSMENE
27.09.2007
|
|
Susuzluğa dayanıklı muhabbet kuşları
Yabani muhabbet kuşları, Avustralya’nın fazla yağmur almayan bozkırlık bölgelerinde yaşar. Su ihtiyaçlarını yedikleri tohumlardan karşıladıkları için bu kuşlar hava son derece kurak da olsa 1 ay boyunca hiç su içmeden rahatlıkla yaşayabilir. Yabani muhabbet kuşlarının hayatlarında suyun çok önemli bir yeri vardır. Örneğin yeterli miktarda su bulamadıkları zaman, yavru yapmayı durdururlar ve su için yeni yerler aramaya çıkarlar. Yeterli büyüklükte su birikintisi bulduklarında olabildiğince hızlı bir şekilde yumurtlamaya başlarlar.
|
Hazırlayan: Fatih KAYNAR
27.09.2007
|
|
İman edenler sabırlı olmalıdırlar
“Ey iman edenler! Allah yolunda
sabredin. Sabır yarışında
düşmanlarınızı geçin. Düşmanlarınıza karşı uyanık ve hazırlıklı olun.
Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 3:200)
AÇIKLAMASI:
Yüce Allah Asr Sûresinde âhir zaman olan son asırda insanların büyük bir hasaret ve zarar içinde olacaklarını, kurtulanların ise iman eden, salih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye edenler olduğunu beyan eder.1
İnsanlara hak ve hakikati anlatma görev ve sorumluluğu olan mü’minlerin çok sabırlı olması gerekir. Çünkü hak ve hakikat acıdır, nefsin hoşuna gitmez. Bunun için de gerçekleri söyleyen insanlar sevilmezler. İnsanların çoğu suçludur ve kusurludur. Ama hiç kimse suçu ve kusuru kabul etmez. En büyük kusur akılsız, cahil ve imansız olmaktır. Bunun için kim olursa olsun imansızlıkla, cahillikle ve akılsızlıkla itham edilmek istemez. Allah’ı inkâr edenler bile bunu akla, ilme ve kendilerine göre bir inanca dayandırmaya çalışırlar.
İşte imansızların ve günahkârların imanlı ve kâmil insanlara düşman olmaları bundandır. Bundan dolayı mü’minlerin yapacağı en önemli davranış şekli sabırlı olabilmektir. Bunun için yüce Allah “Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Düşmanlarınıza karşı uyanık ve hazırlıklı olun. Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz” buyurur.
Bu âyette sabrın üç mertebesi beyan ve izah edilmektedir: Sabretmek, sabır yarışında düşmanları geçmek, hak yolda istikametten ayrılmadan devam etmek.
Sabretmek: Sıkıntıya ve halkın ezasına katlanmaktır.
Sabırda yarışmak: Düşmanlardan daha sabırlı olarak onları geçmektir.
Sabırla iyiliğe devam etmek (Rabıta): Allah yolunda istikametle yürümeye devam etmektir.
Sabırla çalışmaya, ibadete, cihada ve iyilik yapmaya devam edilmelidir ki kurtuluşa erilebilsin. Nitekim “Allah, akla sabırdan daha değerli bir yardımcı vermemiştir” sözü meşhurdur. Peygamberimiz (asm) “İnsanların arasına girerek onlara hak ve hakikati ders veren ve onların ezalarına katlanan mü’min, onların arasına karışmayıp ezalarına katlanmayandan daha hayırlıdır”2 buyurdular.
Allah, kime akıl, iman, salih amel ve istikamet nasip etmişse o kişi mutlaka kurtuluşa ermiştir.
Dipnotlar:
1- Asr, 103:1–3
2- Tirmizi, Kıyamet, 56; İbn-i Mâce, Fiten, 23
|
Nadir NAZİK
27.09.2007
|
|
Rehber Şahsiyetler
Zeynelâbidin (658-713)
Hz. Hüseyin’in (ra) oğlu ve Hz. Ali’nin (ra) torunudur. On iki imamın dördüncüsüdür. Tâbiinin büyüklerinden olup, büyük Sahabelerin çoğunu görmüştür. Risâle-i Nur’da, Hz. Hüseyin’in soyundan gelen manevî mehdi hükmünde olduğu belirtilmektedir. (Mektubat, s. 100) O da şehit edilenlerdendir. Hz. Hüseyin’in neslini devam ettirmesinden ötürü Seyyidü’l-Sâcidîn olarak anılmıştır. Büyük takva sahibi ve ibadete düşkünlüğünden ötürü, ibadet edenlerin süsü mânâsına gelen “Zeynelabidin” lakabıyla meşhur olmuştur.
Asıl adı Ali olan Zeynelabidin, 658 yılında (bazı kaynaklara göre 655 veya 666) Medine’de doğdu. Fitnenin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemde yaşadığı için o da dönemin ızdıraplarından nasibini almıştır. Kerbela faciasında başta babası Hz. Hüseyin (ra) olmak üzere, çok sayıda mü’minin şehit edilmesine şahit olmuştur.
Zeynelabidin ve soyundan devam edegelen Ehl-i Beyt mensupları, sünnet-i seniyyenin en önemli takipçileri ve devam ettiricileri oldular. Gerek Zeynelâbidin, gerekse ondan önce ve sonra gelen Ehl-i Beyt silsilenin Risâle-i Nur hizmetinde ayrı ve özel bir yeri vardır. Bediüzzaman, “Üveysi bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Azam’dan (k.s.) ve Zeynelabidin (ra) ve Hasan, Hüseyin (ra) vasıtasıyla İmam-ı Ali’den (ra) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 61) demek sûretiyle, bu önemli konuya temas etmektedir.
Zeynelabidin’in en büyük hizmetlerinden bir tanesi de Cevşenü’l-Kebir’in nakil vasıtalarından birisi olmasıdır.
“Hayret edilir o kimseye ki, hayatında zararı dokunacak yemeklerden kaçınır da, vefatında zararı dokunacak günahlardan kaçınmaz” sözünün sahibi olan Zeynelabidin, 713 yılında “vefatında zararı dokunacak günahlardan kaçınan” salih kullardan olarak Hakkın rahmetine kavuştu. Naaşı, amcası Hazreti Abbas’ın (ra) yanına, Bâkî Mezarlığına defnedildi.
|
27.09.2007
|
|
Yakarış
Allah’ım!
Tövbemizi kabul buyur! İçimizi dışımızı görünen ve görünmeyen kirlerden arındır! Sözlerimizi yerine getirmemizde bize güç ve kuvvet ver! Kalplerimizi yüksek hakîkatlere aç! Gönüllerimizi İslâm’a ve îmâna aç! Kalplerimizden ihâneti, kötü vehimleri, mânevî kirlilikleri, karanlıkları gider! Bize hak kapısını aç! Bize hakîkat kapısını aç! Bize doğru hikmet kapısını aç! Bize doğru bilgi kapısını aç! Bizi faydasız bilgilerden koru! Bizi evham ve vesveselerin, şüphe ve tereddütlerin getirdiği açmazlardan koru!
Âmîn.
|
Süleyman KÖSMENE
27.09.2007
|
|
|
|