Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Umre günlüğü - 3



Kopuşun götürdüğü buluşma

Uçak havalanmak üzere. “Bismillahirrrahmanirrahim” anonsu yapıldı. Yivlenen at gibi, uçak bineği uçuşa hazır… Yine bir duraksama.

Anlaşılan, son hamle öncesi bir kalkış anı… Kalemimizle birlikte içimizle hem hal durumdayız…

Uçak, gerçekten kalktı… Önce uçağın burnu yukarıya doğru dikili olarak, sonra da arka ve mekanik sistem…

Şimdi, tamamen yerden koptu. Ben de kopacak gibiyim… Nefsî varlığım, tezgâhını kaldırmak istemiyor, ancak müşteri bulamıyor. İlgi görmedi.

Şimdi tamamen yeni bir durum var. Yeni bir ortamdayız. Uçağın içinde havadayız. Cevv-i sema ile… Atmosferin misafirleriyiz derken, sağ pencereden orta koltuklarımıza “merhaba” diyen güneşin ikindi ışıkları, bizi aydınlık bir ısınmaya götürüyor.

Artık yeni yolculuğumuz, dünyadan ayrılmış vaziyette. Havadayız. “Hava”mızın yerde kaldığı, nuraniyetin imanla teneffüs yaptırdığı yeni bir hava ile yaşıyoruz.

Bu esnada, bir duraksama yaşıyor kalem… Belli ki bir daralma veya ferahlama var… Bekleyiş, düşünmenin boşluğa düştüğü, kendinden geçtiği ayrı bir kıvam veriyor…

Gerçekten bom boş bir akıl alanı… Tam bir arınma anı… Akıl uçup gitti. Yutkunmalar artıyor.

Her nefes, kendini tazeliyor, içindekini atıyor. Bir halleşme yaşıyor manevî cihazlarımız. Gözlerimi kapamak geçiyor içimden… Öyle de oluyor… Ne diyeyim ki? Zaten bir şey kalmadı. Hiçliğimizin idraki dışında… Neyiz ki?

Anladığım, içimin boşaldığı…

Yüzümün oruçlandığı, gözlerimin kendine döndüğü ve kapandığı… Başım, önümdeki koltuğun sırtına secde yaparcasına kapanmış…

Gözler kapanarak… Kalem de soluklandı… Yazı da gitti… düşünmek de…

Sonra kendime geldiğinde… Beyin secdede… Alın secdede… Eğilmiş bir halde, önümdeki çekmece masada hem yazıyor, hem alnım koltuğun sırtında kendini kapatmakla meşgul… Kimse görmesin, fark etmesin diye… Kendimle kalayım diye…

Görünmek istemiyorum. “Bu satırları yazmasam” diyorum. Aynı kanaat tekrarlanıyor, destek buluyor. Acaba fazla deşifre mi ediyorum, şu anın duygularını, seyyar, seyyal anını... Hislerin yanılgısı mı? “İç huzur yazılır mı? Yazılabilir mi? Yazılmalı mı?” diye bir muhasebenin içine giriyorum.

Çokta düşünmeden, istemeden, ama gariptir ki yazmaktan da kopmadan devam ediyorum.

Bir teselli buluyorum. Şeref sahibine aittir kabilinden, kölesi olduğumuz Zat’a ve ümmeti olduğumuz Nebi-yi Zişana hürmeten lütfedilen bir nimet hali olarak görüyorum huzuru…

Onu anlatmak adına, beşerî bir paylaşım…

Hepsi o kadar.

25.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.09.2007) - Umre günlüğü – 2

  (23.09.2007) - Umre günlüğü -1

  (20.09.2007) - Kavramlarla yaşamak -2

  (19.09.2007) - Kavramlarla yaşamak -1

  (13.09.2007) - Bugün Ramazan

  (12.09.2007) - Eylül’ün iki günü

  (11.09.2007) - Sivil anayasa

  (09.09.2007) - Gençliğin geleceği

  (06.09.2007) - Kaşımak

  (05.09.2007) - Demokrasiye kapalılık

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri