Eski Yönetim Kurulu üyelerimizden ve bir ara gazetemizde idare müdürlüğü de yapmış olan muhterem Hilmi Doğan’ın rahatsızlığından, 8 Nisan’daki yazımızda bahsetmiştik.
Mehmet Emin Birinci’nin vefatı sonrasında, rahmetli Bekir Berk’i de yad ettiğimiz o yazıda, tedavi altında olan bir başka muhterem zattan, Mustafa Türkmenoğlu’dan da söz etmiştik.
Türkmenoğlu Temmuz’da rahmete kavuştu.
Yönetim Kurulu üyemiz Ali Vapur, geçtiğimiz 3 Kasım’daki Temsilciler Toplantısında Doğan’ın durumunun ağırlaştığı bilgisini vermiş ve dolaylı bir helâlleşmeye vesile olmuştu. Ve bu helâlleşmeden iki buçuk hafta sonra Hilmi Doğan berzaha göçtü. Allah rahmet eylesin.
Hilmi Doğan’ı ilk kez 1976 yılında Ankara’da Yeni Asya bürosunda, üniversite öğrencilerinin burs ihtiyacını temin için çabalayan müşfik ve gayretli bir bürokrat olarak görüp tanımıştım.
1990’dan sonra Yönetim Kurulu üyemiz oldu. 1970’li yıllarda kısa bir müddet gazetemizde idare müdürlüğü yaptığını ise, yazarımız Nuriye Çevik’in hazırlayıp “Nurlu Hatıralar” adıyla kitaplaştırdığı ve Yeni Asya Neşriyat arasında yayınlanan hatıralarından okuyup öğrendik.
Zaman zaman nur sohbetlerinde ve Üstadı anma toplantılarında karşılaştığımız Hilmi Doğan’ın en son, 2005’te Konya’da yapılan, Mustafa Sungur, Mehmet Fırıncı, rahmetli Mehmet Emin Birinci ve Mustafa Türkmenoğlu’nun da katıldığı o muhteşem ve unutulmaz buluşmada, paneli yöneten Halil Uslu’nun daveti üzerine sahneye çıkarak “Erek Dağı” şiirini okuduğunu hatırlıyoruz.
Doğan’ın en çok bilinen ve “Çırpınırdı Karadeniz” makamında söylenen şiiri ise “Tepelice çama çıktım/ Gelincik dağına baktım/ Mümkün olsa kalacaktım/ Bir ömür boyu Barla’da” dörtlüğüyle başlayan o unutulmaz mısraları.
Doğan, Risale-i Nur hizmetinin geride hoş bir sada ve derin izler bırakmış çok önemli emektarlarından biriydi. Mekânı Cennet olsun.
Ailesinin ve Nur camiasının başı sağ olsun.
***
Aktüel dergisinin gazetemize yönelttiği eleştiriyi cevaplamaya çalıştığımız yazıyla ilgili olarak Barbaros Balaban şu mesajı iletmiş:
“Aktüel dergisinde çıkan eleştiri standart maddeci ve dünyevî görüşün, insanın ilimleri sadece geçici dünya hayatında geçimini temin etmek için bir vasıta olarak kullanma anlayışının bir dışavurumu olmuş bence.
“Onlara göre, çalışmayacaksan ve bunu paraya çevirmeyeceksen, okumanın da bir anlamı olmayacaktır.
“Halbuki biz Nur talebeleri dünyevî ilimleri geçim vasıtası olmakla birlikte esasında Cenab-ı Hakkın Esma-i Hüsnasının kâinattaki tecelliyatını kavrayıp ubudiyetimizdeki kaliteyi arttırmak için kullandığımızdan, bacılarımızın da derunî ilme nüfuzunu ve hatta allâme olmalarını isteriz ve dünyevî fenleri de en iyi şekilde öğrenmelerine canı dilden taraftarız.
“Bence hadisenin hem orada, hem bizim tarafta sadece “çalışabilirlik veya çalışamamazlık” noktasından değerlendirilmesi eksik olur.
“Bu hususta, esas olarak fen ilimlerini ve dünyayı, ahireti kazanmaya bir araç olarak gören temel anlayışımızı vurgulamamız gerekir.”
25.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|