Müzakerelere başlama tarihinin verildiği 17 Aralık 2004’teki AB zirvesi sonrasında hükümetin reform sürecinde frene bastığı ve o günden beri kayda değer yeni bir adım atmadığı yönündeki eleştiriler çokça dile getirildi.
Ama hükümetin, özellikle de Başbakanın bu eleştirilere tepkisi, hep öfkeli cevaplar şeklinde oldu. Erdoğan rehavet ve yavaşlama tenkitlerini kabul etmedi. Ta, geçtiğimiz günlerde İtalya Başbakanı Prodi ile bir araya gelinceye kadar...
O görüşme sonrası yaptığı açıklamada reform sürecinin yavaşladığını ilk defa kabul etti Erdoğan ve sebebini bu yılki seçimlere bağladı.
Kısa aralıklarla yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleriyle, bu süreçte yaşanan tartışmaların reformlara vakit ve fırsat bırakmadığı, herkesçe kabul edilebilecek bir gerekçe.
Ancak öncesindeki iki senenin reform süreci noktasındaki hantallığını izah için yeterli değil.
Öte yandan, bir ara yine hükümet cenahından sâdır olan “Kopenhag kriterlerini karşılamak için gereken herşeyi yaptık ve tamamladık, artık yapacağımız başka birşey kalmadı” söylemleri de gerçeği yansıtmaktan çok uzaktı.
Bir defa, demokrasimizi Avrupa standartlarına uygun hale getirmek için atmamız gereken daha pek çok adım vardı. Anayasadan başlayarak temel kanunlarda hak ve özgürlükleri engelleyen pek çok madde olduğu gibi duruyordu ve bunlar temizlenmeden gerçek bir demokrasiden söz edebilmemiz mümkün değildi.
İkincisi, 17 Aralık’a kadar yapılan kısmî reformların uygulamaya intikali ve hayata geçirilmesi noktasında ciddî sıkıntılar devam ediyordu.
Nitekim Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın son günlerde peş peşe gelen açıklamaları, bu tesbit ve değerlendirmeleri doğruladı. Kopenhag kriterlerine uyumda kritik eşiğin ancak aşıldığını, buna mukabil “kriterleri yüzde yüz karşılama” noktasının çok uzağında bulunduğumuzu ifade eden Babacan, “Daha yapılacak çok iş var” dedi.
Ardından bir başka beyanında, uzun süren tartışmaların reformların içini boşalttığını dile getiren Babacan, yeni dönemde reformların gündeme gelmeleri ile Cumhurbaşkanı onayından çıkmaları arasındaki süreci mümkün olduğu ölçüde kısaltmayı hedeflediklerini söyledi.
Ve Mecliste bütçe görüşmelerinin tamamlanmasını takiben, yeni yıla güçlü ve hızlı bir reform programıyla gireceklerini, önceliği de yeni bir anayasaya vereceklerini, ancak bunu yaparken yasalarda yapılması gerekli paralel düzenlemeleri de ihmal etmeyeceklerini açıkladı.
Bunlar, hükümetten üç yıldır duymak istediğimiz mesajlar. Dileriz, uygulamaya da yansır.
Reform sürecini başlatma niyetinin önündeki en ciddî engel olarak gözüken sınırötesi operasyon konusunun bir şekilde formülize edilip rayına konulduğu yönünde beliren kanaat ve bununla bağlantılı olarak kamuoyunda kapsamlı bir çözüm planı beklentisinin ortaya çıkması, reformlar için elverişli bir atmosfer oluşturuyor.
Hükümetin Meclisteki çoğunluğu, CHP’nin temel açılımlarda kendisini de bağlayan birlik-beraberlik yaklaşımı, yeni dönemdeki hükümet-Çankaya uyumu ve kamuoyundaki reform beklentisi, birbirini tamamlayan pozitif etkenler.
Bu fırsat da harcanırsa çok yazık olur.
24.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|