Hadiseyi “Kürt sorunu” diye adlandırıp mevziîleştirmeden, şimdiye kadar yapılmış hatalardan ders alıp onları tekrarlamama kararlılığı içinde, iyiniyetli, yapıcı, samimî bir yaklaşımla hazırlanmış, “efradını câmi, ağyarını mâni,” kapsamlı, herkesi kucaklayacak bir çözüm planını yürürlüğe koymanın tam zamanı.
Bu planın içinde askerî operasyon da caydırıcı bir unsur olarak yer alabilir. Nitekim tezkerenin Meclisten geçmesinin ve sınırötesi harekât için yapılan vurgulu açıklamaların, ilgili tarafların konuya daha ciddî şekilde eğilmelerine önemli bir katkı sağladığı herhalde gözardı edilemez.
Ancak asıl mesele, bu işin bütün boyutlarıyla ve ahenkli bir şekilde ele alınıp takip edilmesi.
Askerî seçeneğin masada muhafaza edilmesi, yürütülen diplomasiye ilâve bir güç ve katkı sağladığı oranda anlam ve değer taşır. Ekonomik kozların “terbiye aracı” olarak kullanımı da.
Hadisenin, Kuzey Irak’ı dışlamayan, ama esas itibarıyla içe yönelik kapsamlı bir çözüm paketi çerçevesinde ele alınması ise, asıl önem ve önceliğe sahip en birinci mesele olsa gerek.
Burada, demokrasiye, hukuka, hak ve özgürlüklere öncelik veren; ülkedeki herkesle beraber bölge insanını da şefkatle kucaklayan bir yaklaşım herşeyin önünde geliyor. Siyasete de, sosyal hizmetlere de, ekonomiye de bu yaklaşımın damgası vurulmalı.
Bu çerçevede, yeni AKP hükümetinde ekonomi politikalarının koordinatörü olarak görev alan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Prof. Dr. Nâzım Ekren’in, geçtiğimiz günlerde GAP bölgesine yaptığı ziyaret ve burada verdiği mesajlar çok önemli.
Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınması için son derece stratejik bir değer taşıyan GAP’a sahip çıkılması, terör sorununun aşılmasına katkısı yönüyle de asla ihmal edilmemesi gereken kesin bir zorunluluk.
Ve AKP’nin, ilk beş yıllık iktidarında bu projeyi sahiplenmeyen bir görüntü vermesi, kolay kolay mazur görülemeyecek vahim bir yanlış.
Temennî edelim ki, Ekren’in GAP atağı bu ihmal ve gecikmeyi telâfi kararlılığının ifadesi olsun ve sür’atle projeye sahip çıkılarak, bir an önce sonuçlandırma iradesi ortaya konulsun.
Tabiî, sadece ekonomiyle de iş bitmiyor.
Olayın sosyal ve kültürel boyutları da çok önemli. Bu meyanda, bilhassa üniversiteler başta olmak üzere eğitim kurumları, bölge insanının inanç ve duygu dünyasına hitap edecek bir zihniyet temeline oturmalı. Pozitivist ve ırkçı felsefeden kaynaklanan ve gönüllerde derin yaralar açan dışlayıcı ve dayatmacı uygulamalara son verilmeli. Eğitim müfredatları dinle bilimi kaynaştıran bir fikir zemininde yoğurulmalı.
Kısaca, atılacak adımlarda Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra projesi esas ve örnek olmalı.
Çözüm planının başarısı, kendi vatandaşlarımızla birlikte bölge insanının da gönlünü kazanmayı öngören akılcı ve gerçekçi bir kucaklaşma hamlesini içinde barındırmasına bağlı.
Başarılırsa, her alanda önümüz açılır.
***
Vatan gazetesi, manşet yaptığı “THY sponsorluğu” olayının bir CHP’li tarafından Meclis gündemine getirilmesine hiç değinmedi bile. Ama tetikçi yazarı şimdi de savcılığa soyunmuş.
Utanmazlığın bu kadarına pes doğrusu...
23.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|