Geçtiğimiz hafta sonu (18-20 Kasım 2007) İstanbul’da yapılan “8. Bediüzzaman Sempozyumu” bir noktayı daha ortaya koymaya vesile oldu. İnsan fıtratına aykırı hiç bir düşünce insanlık nezdinde taraftar ve temel bulamazken; fıtrata hitap eden düşüncelerin temel bulmasını engellemek de mümkün değildir.
Rusya’da 70 yıl devam eden ve temelini de ‘Din öldürülecek’ diyenlerin attığı komünist sistem, dertlere çare olmadığı gibi; insanlara huzur ve saadet de getirememiştir. Nihayetinde ‘inançsızlık’ üzerine kurulmuş olan bu sistem çöktü ve ‘Din öldürülecektir’ diyenler; fikirleriyle birlikte öldü!
Malûm olduğu üzere Risâle-i Nur’da, “Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur'ân ile bir musalâha veya tâbî olabilir” tesbiti vardır. Komünizmin ‘dip diri’ olduğu dönemde yapılan bu tesbitlerin, son yıllarda tahakkuk ettiği görüldü. Kur’ân’ın bu asra bakan hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur’un okunmasını yasaklayan Rusya, attığı bu adımdan dolayı çok çok pişman olacak; ama bu pişmanlığı fayda vermeyecek. Çünkü Risale-i Nur, sadece ülkemizde yaşayanlara hitap eden bir Kur’ân tefsiri değil, insanlığa hitap eden ve onları ikna eden hakikatli bir tefsirdir. Nitekim, “Adalet” konulu sempozyumda yapılan konuşmalar ve bilhassa sempozyuma Rusya’dan katılan ‘ekip’in tesbitleri bunu gösterdi.
Evet, Rusya’da Risale-i Nur mahkeme kararıyla yasaklandı; ancak bazı ayrıntıları da görmek gerekir. Bir defa son ‘yasak’ kararının bir üst mahkemesi, itiraz hakkı var ve ayrıca işin AİHM safhası da bulunuyor. Aslında alınan ‘yasak’ kararı da sınırlı. Çünkü sadece ‘Rusça’ya çevrilen 13 küçük/cep boy kitap ile yine Rus diline çevrilen ‘Asa-yı Musa’ adlı eser ‘yasak’ kapsamında. Yani, bu gün itibarıyla Risale-i Nur’ların İngilizce, Türkçe ya da başka bir dil ile basılan nüshaları Rusya’da yasak kapsamında değil. Bu durum bir bakıma Fransa’da uygulanan ‘başörtüsü yasağı’ gibi sınırlı. Nasıl ki Fransa’daki durumu abartıp, “Başörtüsü Fransa’da da yasak oldu” diye sevinenler haksız ise; “Rusya’da Risale-i Nurlar yasak, darısı başımıza” diye sevinenler de haksız. (Tekrar edelim: Fransa’daki yasak sadece devlete ait ilk öğretim/lise seviyesindeki okullarda uygulanıyor. İlk okullar dahil, hiç bir özel okulda ve devlet dahil hiç bir üniversitede başörtüsü yasağı yok.)
Genelde İslâmın, özelde de onun hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur’un aleyhinde çalışan ‘uluslar arası ifsat şebekeleri’ bu eserlerin okunmasını engellemek için ‘yasak’lama yolunu seçtikleri için pişman olacaklar. Çünkü güneş üflemekle sönmez ve gündüz de göz kapatarak geceye dönmez. Risale-i Nur, insanların vicdanına ve kalbine hitap ettiği için tesirini Allah (cc) halk ediyor. Yoksa, Risale-i Nur’un Rusya gündemine gelmesi ve tartışmaların bu noktaya ulaşması mümkün olur muydu?
Nasıl ki 11 Eylül ‘İkiz Kule’ saldırıları ve ‘karikatür krizi’ni bahane ederek İslâmın bilinmesini, yayılmasını engellemek isteyenler; ‘netice’den pişman oldular, aynı şekilde Risale-i Nuru yasaklamak için ‘tuzak’ kuranlar da pişman olacaklar. Çünkü Risale-i Nur yasaklanmak istendikçe parlar ve daha çok taraftar bulur. Bunun en güzel örneği Türkiye’de yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor. Rusya’da da üflenerek söndürülmek istenen ‘nur’lar parlayacak inşallah.
23.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|