Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Cehâlet mirası



Said Nursî'ye düşmanlık eden günümüz cahillerinin referansı, Turan Dursun, İmran Öktem, Çetin Özek, Neda Armaner gibi hüviyeti müseccel kimselerdir.

Muhaliflerine yönelik yalan, iftira, düzmece, karalama ve saldırı, onların karakterinde var.

Yapıcı değil, hemen her çıkışları yıkıcı ve kışkırtıcı, hemen her söz ve yazıları yanıltıcı mahiyette olmuştur.

Onun içindir ki, bu Müslüman milletin evlâtları, onlardan hiçbir hayır görmedi. Ama, zararlarını çok gördü. Zira, onlara uzun süre aldananlar oldu.

Bu noktanın geniş bir izahını, geçen haftaki yazılarımızda yaptık. Onun için, burada tekrara lüzum görmüyoruz.

* * *

Şimdi, ismini yukarıda sıraladığımız kişilerin ortak kanaatinin bir ifadesi olarak, hemen her vesileyle tekrarladıkları ortak bir metinden birkaç pasaj aktaralım. Ta ki, bunların ne mal oldukları daha iyi anlaşılsın.

İşte, aynı gürûhun bugünkü vârisleri dahil, 1964'ten bu yana tam 43 senedir Said Nursî hakkında tekrar edip durdukları incilerden(!) bir demet: (Parantez içindeki cevabî mahiyet arz eden söz ve izâhlar bize ait. MLS)

Herze–1) "Nurculuğun kurucusu Nurslu Said, yarı cahil, okuyup yazmasını bilmeyen bir adamdır.

"...1909'da Volkan gazetesinde yazdığı yazılarla kitleleri etkilemiş ve olayların büyümesinde etkili rol oynamıştır."

(Cevap–1: Bre mürekkepli cahiller! Bu tür ifadelerle kendi kendinizi tekzip ettiğinizin bile farkında değilsiniz. Anlaşılıyor ki, kin ve husûmet, muhakemenizi kilitlemiş, gözünüze perde çektirmiş. Acaba, hiç hatırınıza gelmedi mi ki, bir kimse okuma–yazma bilmeyecek kadar cahil ise, nasıl olur da bir gazetede yazı yazabilir? Haydi yazdı diyelim, cahil kişi nasıl olur da kitleleri tesir altına alabilir? Haydi kitleleri etkiledi diyelim, o tarihte kurulan ve sayısız insanı idama sevk eden mahkemenin Said Nursî hakkındaki "mâsumiyet kararı" da mı hiç hatırınıza gelmedi? Neyse, herzelerinize biraz daha devam edelim, bakalım...)

Herze– 2) "Said Nursî, bir zamanlar Doğu Bölgesinde şeyhlik faaliyetinde bulunmuş, İstanbul'da siyasete atılmış, siyasî bir derneğin kurucuları arasına girmiş, Volkan gazetesindeki yazıları ile 31 Mart Vak'asını körüklemiştir. O sıralarda Kürt Teâli Cemiyetine girmiş, Kürtleri Türkler aleyhine tahrike gayret etmiş, Cumhuriyet devrindeki yazılariyle de memleketin birliğini bölücü faaliyet göstermiştir."

(Cevap 2: Bre katmerli cahiller! Defalarca mahkemeye sevk edilen ve özellikle tarîkat yönü tahkik edilen Said Nursî'nin bugüne kadar kaç tane "mürid"i tesbit edilebildi? Bilhassa 1935 Eskişehir, 1944 Denizli ve 1948 Afyon Ağır Ceza Mahkemelerinden de mi haberiniz yok? Nursî'nin şeyhlik yönü gibi, herhangi bir siyasî bağlantısının tesbit edilemediği hususu da yine aynı mahkemelerin kayıtlarında var... Bir başka cehaletiniz de şudur: Sahi, nasıl oldu da 31 Mart Vak'asından Kürt–Teâli Cemiyetine birden zıplayıverdiniz? Yâ hû, bu iki vak'a arasında en az 9–10 yıllık bir zaman farkının bulunduğunu size hiç söyleyen olmadı mı? Birincisi 1909'un başlarında, ikincisi ise 1918'in sonlarında vuku bulan bu iki hadise arasında, ayrıca koskoca bir Dünya Savaşı geldi geçti yahu... Yıkıcı, bölücü faaliyet ise, o tamamen sizin vehminizdir, kuruntunuzdur; ayrıca, hiçbir mahkemenin tesbit edemediği vicdansızcasına bir isnat ve iftiradır.)

Herze– 3) "Nur Risâleleri müsbet ilmi inkâr etmekte, medenî icatları ise Kur'an ile izâha kalkışmakta... Nurculuk, maddiyatı, tabiatı ve modern felsefeyi tamamen red ve bütün dünya saadetlerini insanlara haram etmektedir."

(Cevap: Bre insafsızlar! Müsbet ilmin red yahut inkârına dair bir ifade, Nursî'nin hangi eserinde geçiyor? Bu kocaman iddiaya mukabil, en ufak bir delil dahi getirmeyene acaba ne demeli? Hem, medenî keşif ve icadların, Risâlelerde Kur'ân âyetleri ile izâh edilmesinden niçin rahatsızlık duymaktasınız. Yoksa siz Kur'ân'ın Allah kitabı olduğuna ve "Yaş–kuru ne varsa, içinde var" olduğuna inanmıyor musunuz? Said Nursî, evet sizin kamufle ederek aktardığınız maddecilik, tabiatçılık, dinsiz felsefe gibi küfür ve inkârdan beslenen cereyanları reddediyor. Onlara en susturucu ve bellerini kırıcı ilmî cevaplar da veriyor. Bütün bunlar gerçek. Ama, sizin şu iddianız kökünden yalan: "Said Nursî. bütün dünya saadetlerini insanlara haram etmekte.")

* * *

Aziz okuyucular. Yukarıda birkaç misâlini gördüğünüz herzelerin devamı ve benzerleri de var.

Zaman içinde bunlara gereken cevaplar verildi, verilmeliydi.

Aynen şimdi olduğu gibi, bundan sonra gereken cevapların verilmesine devam edilecek.

Zira, meydanı boş bırakmaya gelmez. Kamuoyunu yanıltmaya ve bilhassa yeni nesilleri iğfal etmeye, zihinleri bulandırmaya hevesli adamların nesli azaldı, ancak henüz tükenmedi.

Son olarak, muhtemel bir suâlin cevabını da vererek nokta koymakta fayda var.

Bazı okurlarımızın hatırına şu husus gelebilir: Yukarıda sıralanan herzeleri sarf edenler, sahiden olmuş mudur?

Cevap: Evet, aynı ifadeleri, başta Yargıtay Başkanı İmran Öktem'in 1966'daki adlî yılın açılışında yaptığı konuşma metni olmak üzere, Turan Dursun ve Çetin Özek gibi, Said Nursî ve Nurculuk hakkındaki kitaplarında da bulabilirsiniz.

Ama, işin en acı bir tarafı da şudur ki: Bu iftiranâme ve hezeyannâmeleri ciddiye alarak, özellikle 1965'ten sonra pekçok Nur Talebesi takibe uğramış, evlerine baskın yapılarak kitapları müsadere edilmiş, hapishanelerde işkencelere mâruz bırakılmış; ancak, sonunda hiçbir suç delili dahi bulunamayarak, mazlûmlar tahliye ve kitapları iade edilmiştir.

Ayrıca, kitapların yakılarak imha edildiği de olmuştur. Bunun son bir örneğine bizzat şahit oldum. 1988'de İstanbul DGM'den "bilirkişi" olarak bize bir görev verildi: Sahiplerine iade edilmesi gerektiği halde, keyfi sûrette yakılan yüzlerce Risâlenin "maddî değeri"ni hesaplama görevi... (Cağaloğlu'nda bilirkişiliği kabul edecek hiç kimseyi bulamadıkları için, sonunda işi getirip bize tevdi ettiler.)

26.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.11.2007) - Kılavuzu din düşmanı olanın...

  (23.11.2007) - Asırlık saldırılar

  (22.11.2007) - Şâmil ruhlu bir kahraman: Fahreddin Paşa

  (21.11.2007) - İtibarlı zâtları karalama şebekliği

  (20.11.2007) - Hayatın içinden

  (19.11.2007) - Elazîz ve Diyârbekir (70 yıl önce)

  (17.11.2007) - Refleksoloji ile rahatlama

  (16.11.2007) - Dolmabahçe'de ölüm ve izdiham

  (15.11.2007) - Nurcular ve solcular

  (14.11.2007) - Mecra ve mâcera

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri