Güneydoğu’da terör olaylarının arttığı, büyük bir askerî hareketliliğin yaşandığı, askerin teyâkkuzda beklediği ve Kuzey Irak’a askerî bir operasyonun tartışıldığını bir ortamda dün toplanan Yüksek Askerî Şûrâ toplantısı bugün sona eriyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan YAŞ’ın gündeminde başta personel, eğitim ve disiplin konuları olmak üzere TSK’nın plânlı faaliyetlerinin değerlendirilmesi vardı. Şûrâ’da alınacak kararlar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayına sunulacak.
* * *
Bu seneki YAŞ toplantısı, diğerlerine göre farklı özellikler taşıyor. Bunlardan birisi, Başbakanlığı döneminde YAŞ kararlarına şerh koyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu sefer onay makamında olması. Gül, onay vermezse kararlar geçerli olmuyor. Ya kararları onaylayacak, ya da yeniden görüşülmesi için geri gönderecek. Ancak YAŞ kararlarını Cumhurbaşkanı’nın onaylamaması gibi bir durum da bugüne kadar hiç yaşanmadı.
Gül, 58. Hükümet’in başbakanı olarak YAŞ’daki ihraç kararlarına şerh koymuş, bu uygulama daha sonraki toplantılarda da Başbakan Tayyip Erdoğan ve Millî Savunma Bakanı Vecdi Görül tarafından sürdürülmüştü. Gönül, kararların altına koyduğu “muhalefet şerhini” açıklarken, YAŞ içtüzüğünde “Karara katılmayan, şerh düşer” denildiğini, yargı yolu kapalı olduğu için bu şehri düştüklerini söylüyor. “Bazı dosyalar YAŞ’a geliyor, bazıları gelmiyor. YAŞ’a gelmeden ihraç kararı alınanlar için yargı yolu açık. YAŞ kararıyla ihraçlar ise, kapalı. Bu da bir eşitsizlik. Yoksa dosyaların içeriğiyle ilgili bir muhalefet şerhi değil” açıklamasını yapıyor.
Gül’ün ilk kez onaylayacağı YAŞ kararlarında alacağı tavır, bu yüzden merak ediliyor. Cumhurbaşkanlarının sadece atama ve terfî ile ilgili olarak alınan kararları onaması gerektiği, diğer işlemlerde ise onamayı gerektiren yasal bir zorunluluk olmadığı yönünde değerlendirilmeler yapılırken, Gül’ün gelen YAŞ kararlarını “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışması” konusundaki duyarlılığı sebebiyle onaylanacağı da söyleniyor. Bekleyip göreceğiz…
* * *
Pek tabiî ki YAŞ denilince ilk akla gelen, ordudan atılan subay ve astsubaylar... 28 Şubat süreciyle başlayan ve günümüze kadar devam eden süreçte, birçok subay ve astsubay mağdur edildi. Hatta o dönemde, bu insanların belediyelerde veya başka kamu kurumlarında dahi çalışmasına müsaade edilmedi.
Yürürlükteki Anayasaya göre, ordudan “disiplinsizlik” sebebiyle atılan subay ve astsubaylar haklarını mahkemelerde arayamıyor. Yani bu kararlara karşı yargı yolu kapalı. Yıllardır bu kararlara yargı yolunun açılması tartışılmasına, binlerce kişi bu kararlardan mağdur olmasına rağmen, bir türlü çözüme kavuşturulmadı/kavuşturulmadı.
1996 yılından bu yana ordudan atılan subay ve astsubayın sayısının bin 568 olduğu söyleniyor. Birkaç yıldır “disiplinsiz” oldukları için ordudan atılanlar için “TSK’nın itibarını sarsacak şekilde disiplin bozucu hareketlerde bulunanlar” ve “irticaî tutum ve davranışlar” ayrımı yapılmaya başlandı. Sadece geçen yılki kış dönemi YAŞ toplantısında 37 subay ve astsubay ordudan atılmıştı.
YAŞ’zedelerin kurduğu Adaleti Savunanlar Derneği, bu konuyu gündemde tutmak için yoğun çaba sarfediyor. Geçen yıllarda “irticaî faaliyetten atıldıkları” söylenen subay ve astsubaylar TSK’da yaşadıklarını ve atılma süreçlerini “Biz disiplinsiz değiliz” isimli bir kitapta toplayıp, kamuoyunun dikkatine sunmuşlardı. Bu kitapta anlatılanlar bir ibret vesikası olarak önümüzde duruyor. Bu insanlar, askerî meslek hayatları boyunca yüz kızartıcı, şeref ve haysiyeti kırıcı hiçbir suç işlemediklerini vurguluyorlar. Ve atılış sebepleri kendilerine iletilmediği için de “Dindar bir aile yapısına sahip olduğumuz için ihraç edildiğimiz kanaatindeyiz. Çünkü, şu ana kadar bize sorulan bütün sorular, yapılan bütün ikazların konusu şahsî ve ailevî dinî inanç ve yaşantımızla ilgiliydi. Biz bir suç işlediğimizden değil, bu sebeple ihraç edildik” diyorlar. Dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde, en ağır suçları işleyenlerin bile mahkemeye çıkarılıp, kendilerine savunma hakkı verilerek adil bir şekilde yargılandığına dikkat çekiyorlar.
ASDER Ankara Şube Başkanı Kemal Şahin de bu konuda bir kitap yazarak, “Bağımsız Türk Mahkemelerinde yargılanmak istiyorum” demişti.
ASDER Onursal Başkanı Prof. Dr. Ahmet Alper, hükümetin istediği takdirde YAŞ kararlarının yargı denetimine açma işini bir günde halledebileceğini, bunun için TSK Personel Kanununa 1982’de eklenen bir cümlenin çıkarılmasının yeterli olacağını söylüyor.
* * *
Gerçekten, bu konunun artık çözüme kavuşturulmasının zamanı çoktan geldi. Görüldü ki, 5 yıldır kararların altına koyulan başbakan ve savunma bakanlarının “muhalefet şerhi”yle bu mesele hallolmuyor.
Bu kararlar yargı denetimine açılmalı ki, suçlu ise “bağımsız yargı” cezasını versin, suçlu değilse de insanlar artık mağdur edilmesin. YAŞ ve HSYK kararlarının yargı denetimine açılması meselesi yeni anayasa çalışmalarında halledilmeli.
Hukuk devletinin gereği de budur. Zira, bu kararlar hukukla ve demokrasiyle bağdaşmıyor, çelişiyor…
30.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|