Türkiye bugünlerde kritik ziyaretlere evsahipliği yapıyor. Önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah, ardından Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’i ağırladı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin girişimiyle başlatılan “Ankara Forum”u, Filistin’deki Erez şehrinde bir sanayi bölgesi açılması için başlatılmıştı. Önceleri dışişleri bakanları düzeyinde yapılan toplantı TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun girişimi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de devreye girmesiyle bu yıl “cumhurbaşkanları” düzeyinde yapıldı.
Ankara Forumu, Filistin’in arazi verdiği, Türkiye’nin inşa edeceği, İsrail’in de güvenliğini sağlayacağı Batı Şeria’da organize sanayi bölgeleri için “ortak hareket” edilmesini hedefliyor. Hisarcıklıoğlu da bölgede barışa katkı sağlayacağını söylediği projenin adının “barış için sanayi” olduğuna vurgu yapıyor. Bu girişim, barış yolunda atılmış ciddî bir adım ve bir umut olarak görülüyor.
Hisarcıklıoğlu, Gül, Abbas ve Peres’in onuruna verdiği, gazete ve televizyonların temsilcilerinin katıldığı yemekli toplantıda, “iş ve aş olmayan yerde kavga olur” düşüncesiyle bu projelere giriştiklerini anlattı. Ancak, burada şunu vurgulamakta fayda var. Hürriyet olmadan binlerce kişiye istihdam sağlanması, ekonominin düzelmesi de çare değildir. Çünkü, gelecekte bu anlaşmalar-daha önce olduğu gibi-rafa kaldırılır, durdurulur. Nitekim daha önce bu tür girişimler yapılmış ve netice alınamamıştı. Yani, önce hürriyet sonra iş ve aş…
TOBB’un yemeğinde görüştüğümüz İsrail’de iş yapan firmaların yetkilileri de bu girişimden netice alınamayacağını, ancak Türkiye’nin bölgede bir güç olduğunu göstermesi açısından bu toplantıların olumlu olduğunu söyledi.
Toplantılardan çıkan başka bir sonuç da arazisini İsrail’in vereceği ve Filistin’e açık olacak ve 5 bin kişinin istihdam edileceği bir üniversite kurulması oldu. Bilkent Üniversitesi projeyi üstlenirken, üniversitede Filistinlilere hizmet edecek bir de hastane açılacak.
* * *
Bu ziyaretlerle ilgili çok şey söylendi, çizildi. Çok şey de yazılabilir. Takip ettiğimiz görüşmelerdeki dikkatimizi çeken birkaç anekdotu aktarmak istiyorum.
Öncelikle, ziyaretlerde bazı ilkler yaşandı. Bunlardan birisi Yahudi olan Peres’in ilk defa Müslüman bir ülkenin parlamentosunda konuşmasıydı. Daha Türkiye’ye gelmeden kendisiyle yapılan röportajlarda “Nobel barış ödüllü” ve “büyük barış adamı” olarak tanıtılarak kamuoyu hazırlanmıştı. Elbette Filistin ve İsrail’in devlet başkanlarının aynı anda Meclis’te bulunabilmesi ve konuşabilmesi barış için önemlidir. Ancak fazla da anlam yüklememek lâzım. Bunu konuşmalardan da anladık…
İki lider de milletvekillerinin ayakta alkışları ile genel kurula girdiler, yine alkışları ile ayrıldılar. Meclis’te Abbas 18 dakika milletvekillerine hitap ederken, Peres 16 dakika konuştu. Günler öncesinden “Meclis’te tarihî gün” şeklindeki ifadelerle dillendirilen konuşmalar yapıldı. Abbas ve Peres Meclis’te konuşurken gazeteciler İsrail’i gazetecinin kippası ile ilgilendiler. Gazetecinin Yahudiliğin simgesi olan kippa takması üzerine bazı gazeteciler, başörtülü gazetecilerin giremediği yere kippalı gazetecinin girmesini dikkat çekici buldular.
* * *
Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Memleket İsterim’ isimli şiirini çok severim” diyen Peres, ardından şiiri milletvekillerine okudu. Peres, şiirde geçen, “Memleket isterim / Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun” sözlerinden neyi anlıyordu acaba? Çünkü, şu anda Filistin Meclis Başkanı, 8 bakan, 40 milletvekili ve onbinlerce Filistinli İsrail hapishanelerinde tutuluyor. Filistin’in etrafı utanç duvarları ile örülüyor. Peres bu şiiri okurken, kardeş kavgasının bu yollarla bitmeyeceğini düşünmedi mi acaba?
* * *
“Tarihî zirve”de dikkatimizi çeken ve gözlerden kaçan bir karışıklık daha vardı. Mahmud Abbas, Filistin devlet başkanı mı, yoksa Filistin ulusal yönetim başkanı mıydı? Abbas hem TOBB’un gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcilerinin katıldığı toplantıda, hem de Meclis’te kürsüye dâvet edilirken TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu tarafından “Filistin Ulusal Yönetim Başkanı” olarak tanıtıldı. Abbas’ın kimi zaman cumhurbaşkanı, kimi zamanda Filistin ulusal yönetim başkanı olarak tanıtılması Filistin’i devlet olarak tanıyan Türkiye’nin Filistin’e bakışını göstermesi açısından dikkat çekiciydi.
Abbas, Türkiye’ye gelirken Filistin Devlet Başkanı olarak geldi, Ulusal Yönetim Başkanı olarak ağırlandı. Bunda İsrail tarafının bir “dayatması” oldu mu bilmiyoruz… Ama şunu biliyoruz, Türkiye açısından yakışıksız oldu…
* * *
Ankara’daki görüntüler, ABD’de ay sonunda yapılacak Annapolis toplantısı öncesi barış için bir adım olarak görülebilir. Ancak Konferans öncesi İsrail’in barış ve bölgede huzurun gelmesi için adım atması kaçınılmazdır. Bu şartlarda barış olması mümkün değildir. Duvarların arkasından, ambargo altında, mermilerin ve bombaların susmadığı, meclis başkanı ve bakanlar dahil onbinlerce insanın cezaevlerinde olduğu bir ortamda barıştan söz edilebilir mi?
Her şeye rağmen, Annapolis’te yapılacak toplantının gerçek barışın tesis edileceği bir toplantı olmasını ümit ediyoruz.
16.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|