Siz bir işveren olsanız, işiniz ihtisas ve itina isteyen bir işse, çalıştıracağınız elemanları dikkatle seçer, sağlam ve kaliteli bir üretim ve üretimi arttırmak için gerekenleri yapar, zaman zaman teşvikler uygular; işini iyi, güzel ve mükemmel yapanları ve çok çalışanları ödüllendirirsiniz. Mimar Sinan da taş oymacılığı yapan, daha çok iş üreten ustasına diğerinden daha fazla ücret vermemiş miydi?
Bugün modern dünyanın, kalkınmış ülkelerin yaptığı budur. Başarıyı yakalamak, üretimi arttırmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Onun için kişinin inancına, düşüncesine, kılığına, kıyafetine bakmaz, sadece ve sadece işine, işini güzel yapıp yapmadığına bakarlar. Makul olan da bu değil midir?
Birkaç sene önce tanıştığımız, Londra’da öğretimini bitirmiş bilgisayar mühendisi Levent, ülkemizde bulunan yabancı bir şirkette çalışmaya başlar. Bir gün istirahat vaktinde vaktini boşa geçirmemek için eline aldığı bir duâ kitabını okuduğunu gören bir arkadaşı, “Siz de mi böyle kitapları okuyorsunuz Levent Bey?” demekten kendini alamaz. İş bununla bitmez tabiî. Gider patronuna, “Bu adam gerici, şöyle, böyle!” diye şikâyetlerde bulunur. Patronu bu şikâyet üzerine Levent’i çağırır ve “Levent Bey, hakkında böyle böyle şikâyetler geldi. Ama ben bunlara aldırmadım. Sen de aldırma. Bildiğin gibi hareket et” der.
Patronuna bu sözleri söylettiren şüphesiz Levent’in işindeki titizliği ve başarısıydı ve patronu Levent’i rahatlatmak gerektiğine inanıyordu, öyle de yapmıştı.
Son olarak Adana’nın Kozan ilçesinde kompozisyon yarışmasında birinci olan imam-hatip lisesi öğrencisi Tevhide Küçük’ün kürsüden indirilmesi bunları çağrıştırdı bizde.
Ülkemizde sırf dinî inancı gereği başını örttüğü için burada okuyamayıp yurt dışında okuyan ve okullarını derece alarak bitiren nice kızlarımız var. Ne o ülkelerin yöneticileri, ne öğretim üyeleri, ne de halk başörtülerine takılıp kalmıyor, başarılarını tebrik ediyor, alkışlıyorlar. Üniversiteleri bütün öğrencilere ardına kadar açık.
Acaba onlar mı modern, kalkınmış, ileri görüşlü; yoksa bir bez parçasına takılıp kalıp, ne kadar başarılı olursan ol, okuma hakkını elinden alan bizimkiler mi? Onlar mı çağdaş, bizimkiler mi?
Sonuçlarını düşünmeden, hiçbir kanun ve nizama uymadan, binlerce masum insanı, aileleriyle birlikte mağdur eden bu yanlış uygulama sahipleri dünya kamuoyunda nasıl karşılandıklarını hiç düşünmezler mi acaba?
Bu furya da bitecek şüphesiz. Ve yasakçılıkta körü körüne inat edenler, gün gelecek utançlarından başlarını yukarı kaldıramayacaklar.
30.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|