CHP ve Baykal’ın durumu malûm. Atadan CHP’liler bile isyan etme noktasına geldi. Memnuniyetsizler içinden şimdilik Haluk Koç, Baykal’a karşı adaylığını açıkladı. 5 yıl Baykal’ın sağ kolu işlevini gören Koç, şimdi ise genel başkanına demediğini bırakmıyor. En çarpıcı sözleri ise 367 hadisesiyle ilgili oldu.
“367’yi bireysel olarak pek inandırıcı görmedim. Aklım yatmasa da, bu bir parti politikası olarak uygulandı” diyen Koç’a tepki de arkadaşlarından geldi. Mustafa Özyürek, “O gün kendisi de bu görüşü savunuyordu. Mahkemeye başvuru dilekçesinde onun da imzası var” derken, Mehmet Sevigen, “O gün öyleydi de bugün böyle, diye bir şey olmaz. Madem inanmıyordu, niye savundu?” dedi.
Bu demektir ki Koç, Baykal’ı devirse CHP’de değişen hiçbir şey olmayacak. Parti içi muhalefete düşünce kuzu olan Haluk Bey, Genel Başkan olunca “Koç gibi Kurt” olacak.
Kadın kadına sansür
Bütçe görüşmeleri yoğun bir mesaiden sonra bitti. Geçen hafta genel kurulda “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü bütçesi” görüşülüyordu. Kadın milletvekilleri tek tek kürsüye geldi.
MHP’den Şenol Bal, AKP’den Gülşen Orhan ve Dilek Yüksel, DTP’den Sevahir Bayındır, CHP’den Nevin Gaye Erbatur, DSP’den Ayşe Jale Ağırbaş konuştu. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi.
Sözleşmeler hatırlatıldı. Kadınların ezildiği, şiddete maruz kaldığı, kadın erkek eşitsizliğine dikkat çekildi. Nene Hatun’un tarihteki kahramanlığı bile anlatıldı.
Kadınlarla ilgili her şey konuşuldu ama bir konu vardı ki kadın milletvekilleri görmezden geldi. Gündemlerine almadılar. Usulen, bir cümleyle bile olsa hatırlatmalarını bekledik ama boşuna.
O konu ne miydi? Aklınıza gelen ilk konu işte.
Ya Say, ya terk et!
Başörtüsünden şikâyet eden, kendini azınlıkta gören piyanist Fazıl Say, yurt dışına taşınabileceğini söyledi. Gündem bolluğu içine bir de bu konu girdi. Merkez medya bu sözleri büyüttü. Herkes konuştu.
Ancak benim anlamadığım bir husus var. Fazıl Say, röportajında “konserler nedeniyle devamlı seyahat ettiğini ve ayda ortalama 4 gün evde kalabildiğini” anlattı. Babası Ahmet Say da “Fazıl, yılın 330 günü yurtdışında” dedi. Baba ve oğulun ortalamasına göre Fazıl Say bir yılda sadece 42 gün Türkiye’de kalabiliyor.
Fazıl Say nasıl oldu da bu kadar sitemkâr konuşabiliyor? Ne gördü? Hangi çarşı ve sokağı gezdi? Hangi bakkal ve markette alışveriş yaptı? Dışlanmaktan şikâyet ediyor ama bu kadar sınırlı bir sürede dışlanmaya zaman bile kalmaz ki!
Eğer Cumhuriyet veya benzeri gazeteleri okuyorsa az bile demiş.
Say, Hande Ataizi ile birlikteyken magazin basınında epey reyting almıştı. Ayrılıktan sonra bir anda unutuldu. Gündeme gelmek için böyle konuştuysa başarmış demektir. Ancak Say’a bir şey hatırlatalım. Artık bu tür “klasik beste”ler tutmuyor. Yenilerine ihtiyacı var!
Hilvan’daki çocuk, zenci vatandaş!
NTV’deki Bamteli programının yapımcısı Tayfun Talipoğlu’nu insan hakları panelinde dinledik. Anadolu topraklarını karış karış gezen Talipoğlu konuşmasında ilginç şeyler anlattı.
Notlarımızdan bazıları şöyle: “Son programda ‘insan hakları’ konusunu işledim. Urfa’dan İstanbul’a kadar uzanan bir coğrafyada öğrencisinden işçisine, emeklisine kadar bir çok kişiye insan hakları kavramını sordum. Filmi hazırlarken dehşet bir şeyi gördüm. Urfa’nın Birecik ilçesi YİBO’sunda okuyan kız çocuğu ve Hilvan’da top oynayan çocuk, Marmara Üniversitesi hukuku bitirmiş bir kızdan daha iyi insan hakları tarifi yaptı. İstiklal Çaddesinde röportaj yaptığımız 10 kişiden 8’i hiçbir şey bilmiyor. Ama öğrenmeye aç küçücük çocuklar canavar gibi.”
“AB ve ABD’nin bize insan hakları dersi vermesi çok ağırıma gidiyor. Manisa Kırkağaç’ta kavuncunun önünde durduğumda caminin yanında bir zenci vatandaş gördüm. Röportaj yaptım ve hiç ummadığım bir şey çıktı ortaya. Adam dedi ki ‘Tayfun bey sana bir şey söyleyeyim mi. Ben bu ülkede aynaya bakmasam hiç zenci olduğumu hissetmiyorum.”
“Sabahın köründe magazin programında bu ülkede laiklik sorunu tartışılıyor. Kimse demiyor ki ‘kızım sizin işiniz bu değil, başka işle uğraşın.’ Dobra Dobra programında Şenay Düdek var yanında Zekeriya Beyaz. Kadrolu İsmail Nacar da telefonda. Birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar. Birden bire Şenay Düdek ayağa kalktı ‘İsmail Nacar söyleyin bakalım siz Atatürk ilkeleri doğrultusunda bir Müslüman mısınız?’ İki adam da ‘yav kızım böyle bir Müslümanlık yok’ demedi. Hepimiz bu tür programlardan şikâyetçiyiz ama hiçbir şey yapmıyoruz. Arayın tepkinizi iletin.”
17.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|