Gazetede Hafız Ali ve Hasan Feyzi hatırasına yapılacak programı okuyunca Denizli’ye gitmeliyim düşündüm ve sürpriz yaparak gittim… Sürprizim kimeydi? Kendime… Nasıl olurluğunu fazla düşünmeden, içimden gelerek gittim; gittiğime deydi dedim döndüğümde…
Birkaç gün öncesinden heyecan duydum; az bir şey değildi, Denizli ve Denizli kahramanlarıyla görüşecektim… Hep merak ve hayranlık duymuşumdur Hafız Ali Ağabeye; bu nasıl inanç, bu nasıl sadakat, bu nasıl fedakârlık, bu nasıl kahramanlık diye? Ölümden ölümsüzlüğe eriştiren sırrı iç dünyama yerleştiremesem de dünyamda ayrı bir yeri var şehit Hafızın…
Hayatını hikâye gibi okumak yetmiyor Hafız’ı anlamaya; onun gönül özünü emmek ve gönlüne yerleştirmek işin aslı… Asılsız mâlâyaniyâtla dolmuş iç dünyalarımız onun dünyasına bu yüzden yanaşamıyor; dünyevîleşme zehiri zerk edilmiş bünyemize…
Hislerimiz flu, düşüncelerimiz dağınık, ruhlarımız boğuk; düşmüşüz bir cenderenin içine cebelleşip duruyoruz… El yordamıyla yürüyoruz karanlığın çukur yollarında; uzaklara gitmiş ışık yolcuları veya biz geride kaldık… Konuşma gürültüsüyle kendimizi kandırıyoruz; vakıayı tesbit edip çare aramanın uzağındayız henüz…
Dünyalaşma hapsinde olduğumuzun farkında olsak, kalbimizden çıkarıp atacağız onu… Bedenlerimiz hür görünse de gönüllerimiz çepe çevre sarılmış; akletmeye, fikretmeye, zikretmeye, şükretmeye vaktimiz yok… Yok uğruna gidiyor geri gelmez günler…
Hakikatle müfritane irtibatta olamamak, muhabbet ve uhuvvetten uzaklaştırıyor; çözünürlük ve yalnızlığa yaklaştırıyor… Birlikte olmak bedenlerin bir arada olması algılanır oluyor; ne büyük bir uzaklaşma…
Ölüme gülecek bir yürek, hayatı fedâ edecek bir kahramanlık; inkişaf etmiş bir imanın meyvesi… Meyvenin kokusunu duymak bile bizi diriltecek, zehirin tesirini giderecek güçte…
Kesretin karmaşasıyla zehirlenmiş zihinlerimiz, lezzetlerde hapsolmuş duygularımızla o imânî iksire ne kadar ihtiyacımız var bir bilsek? Tayyarelerle gitsek, tonlarca içsek yeridir…
Bu yüzden yerimiz, olmamız gereken yerde değil; ülkemizin de, Âlem-i İslâm’ın da yaşadığı sıkıntılar neyin ihmali dersiniz?
Dersimizi iyi çalışmadık; öğrenemedik, öğretemedik… Hakikati hayatın karelerine taşımadık; muhabbet ve uhuvvet hakikati bizden uzaklaşır oldu…
Şükür ki yakın planda model alabileceğimiz şehit ağabeylerimiz var: Hafız Ali, Hasan Feyzi… O gün Denizli’de kabirlerini ziyaret ettiğimiz gibi gönül dünyalarında dolaşsak, ruh âlemlerini ziyaret etsek, ziyadesiyle istifade edeceğiz; inanmayı, inandığında fani olmayı, inancı için hayatını fedâ etmeyi öğreneceğiz…
O şehitler ölümden habersiz hizmetle meşguller; hizmet adına çok sıkıştığımız bir zamanda bir bakarsınız himmetleriyle bizi ziyaret ederler… Ne kadar ihtiyacımız var onların ziyaretlerine? Kendi adıma ziyadesiyle…
Bir sürpriz de siz yapsanız; zevk zehriyle zehirlendiğim dünyevîleşme hapsinde ziyaretime gelseniz… O imânî iksirden zerk etseniz dem ve damarlarıma kadar… Buna o kadar acil ihtiyacım var ki, bir bilseniz; benim kahraman şehit ağabeylerim… Üstad’a ve Nur talebelerine selâm söyleyin, bize duâ ve himmet etsinler.
04.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|