Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılardan biri de, ‘idare’nin aldığı bazı kararların ‘yargı denetimi dışında’ olması ve ‘ayrıcalığın’ bütün itirazlara rağmen devam ediyor olmasıdır.
‘Yargı denetimi dışında’ olan kararlardan biri de Yüksek Askerî Şûrânın aldığı kararlardır. Bu kararların tartışılmasının birinci sebebi kararların ‘yargı denetimi dışında’ olmasıysa, ikinci sebebi de; kararlar sonucu ihraç edilenlerin ‘’irtica’ ile suçlanıyor olmasıdır. Bilhassa; geçtiğimiz yıllarda yaşanan ihraçlarda onlarca kişi bu suçlama ile itham edildi ve neticede çalıştıkları kurumlardan ihraç edildiler.
YAŞ kararları sonrası ihraç edilenler, bu uygulamaya itiraz ederken söyledikleri şu: “Biz görev yaparken başarılarımızdan dolayı ödül almış kişileriz. O halde, bizim böyle ispatlanamayan ‘irtica’ ithamıyla ihraç edilmemiz haksızlıktır. ‘Suç’umuz varsa, kanun önünde yargılanalım!”
Ne var ki, bu yöndeki itirazlara kulak verilmiyor ve ‘irtica’ suçlamasıyla kişiler çalıştığı kurumlardan ihraç ediliyor. Bu yılki YAŞ toplantısından da beklendiği üzere ihraç kararları çıktı. Açıklamalara göre, 7 kişi ‘irtica suçu’ndan dolayı ihraç edilirken 31 kişi de ‘başka suçlar’ sebebiyle ihraç edilmiş. Geçmiş yıllara bakıldığında ‘irtica’ suçlamasıyla ihraç edilenlerin sayısında düşüş olduğu görülüyor. Bu durum, “atıla atıla ‘mürteci’ kalmadığını” mı gösterir, yoksa yaklaşımın değiştiğini mi? Kanaatimizce, ‘irtica ile suçlanacak kişilerin kalmadığı’na delil sayılabilir.
“İrtica suçu”nun tarifinin yapılamadığı gibi tartışmalar bir yana, asıl itiraz edilen nokta; ‘idare’nin bu konudaki kararlarının yargı denetimi dışında bırakılmış olmasına. Türkiye’yi ‘idare’ edenler, hazırlanacak yeni anayasada bu yanlışların sona ereceğini vaad ediyorlar. Belki niyetleri öyledir. Ancak, mevcut yanlışların ‘yeni bir anayasa’ sonrasına ertelenmesine bile tahammülü kalmamıştır.
Geçmiş YAŞ toplantılarında ihraç kararlarına ‘bakan’ olarak ‘şerh’ koyan Abdullah Gül’ün, benzer kararlara bu defa ‘Cumhurbaşkanı’ olarak ‘imza’ koyması da kaderin bir cilvesi olsa gerek. Geçen yıl ‘yanlış’ olan bir uygulama, acaba bu yıl ‘doğru’ mu oldu? Unutulmamalıdır ki bu ‘imza’lar, vicdanlarda yaralara sebep oluyor...
Tabiî ki başka ‘cilve’lere de şahit oluyoruz. Geçmiş yıllardaki ihraçlar, kamuoyunda daha fazla itirazlara maruz kalırken; son ihraçlar fazla gündeme gelemedi. Bunda, yaşanan ‘acil gündem’lerin de belki bir etkisi olmuştur; ama ‘imza atanlar’ın yaptıkları ‘yanlış’larda da ‘hikmet’ arayan yaklaşımın tesirini de unutmamak lâzım.
Kim olursa olsun ve ne yaparsa yapsın; hak ve hukuka aykırı olan iş ve işlemlere itiraz edilmelidir. Çünkü haksızlık karşısında susmak, itibar edilmesi gereken bir tavır değildir. Aksine, haksızlık karşısında susmamak gerektiği herkesin malûmu.
Hakkın küçüğüne-büyüğüne bakılmaksızın; ‘adalet’i savunmak durumundayız. Bunun gerçekleşmesi için de ‘yeni anayasa’lardan önce, hepimize ‘yeni anlayışlar’ lâzım...
03.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|