“Bugün kendi eşyamla yol arkadaşım olan eski bir Macar subayının eşyasını nakletmek için bir köylünün yol arabasını kiraladım. Sandıklar, port-mantolar, denkler, paltolar, kürkler, atkılar hep açıktaydı. Buralarda yatak hayal dahi edilemezken, gece üstüne uzanmak üzere biraz kuru ot satın almak isteyince son derece nazik bir Türk bana refakat teklifinde bulundu. Köylü de öküzlerini koşumdan çıkarıp bizi bütün eşyamızla beraber sokağın ortasında bıraktı. Ben onun uzaklaştığını görünce, ‘Burada birisi kalmalı!’ dedim.
Yanımdaki Türk hayretle sordu: “Niçin?”
“Eşyalarımızı beklemek için.”
Müslüman Türk şu cevabı verdi: “A! Ne lüzumu var. Eşyalarınız bir hafta gece gündüz burada kalsa bile dokunan olmaz.”
“Ben bu sözü kabul ettim ve döndüğümde her şeyi yerli yerinde buldum.”
Bu hatıra 19. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen bir İngiliz seyyahın Daily-News gazetesinde yayınlanan mektubundan bir bölüm. Seyyah mektubunda, “Bu olay bütün Londra kürsülerinden Hıristiyanlara ilân edilmelidir; içlerinden bazıları rüya gördüklerini zannedeceklerdir: Artık uykularından uyansınlar!” demeyi de ihmal etmez.
Bu satırlara 1855 yılında Paris’te yayınlanan La Truquie Actuelle isimli eserin 329-330. sayfalarında yazar A. Ubicini yer veriyor. İsmail Hami Danişmend de tercüme etmiş.1
A. Ubicini İngiliz seyyahın “Rüya göreceklerini sanacaklar” dediği hatıralarına yer verdiği bölümde şu cümleleri eklemeyi de unutmamış: “Bu muazzam payıtahtta [başşehirde] herkesce malûm namaz saatlerinde dükkânını açık bırakıp gittiği ve geceleri evlerin kapıları alelâde bir mandalla kapatıldığı halde, senede yalnız dört hırsızlık vak’ası bile olmaz. Ahalisi sırf Hıristiyanlardan meydana gelen Galata ve Beyoğlu’nda ise hırsızlık ve cinayet vak’aları duyulmayan gün geçmez.”
Şu satırlar da ünlü seyyah A. de la Motraye ait: “Hırsızlık İstanbul’da son derece nadirdir. Ben Türkiye’de takriben on dört sene kaldığım halde, bu müddet zarfında hiçbir hırsızın orada ceza gördüğünü işitmedim.”2
Hatıralarında Türklerin o kadar dürüstlük gösterdiklerini, hayran kalmaktan kendilerini alamadıklarını ifade eden III. Ahmed döneminde Türkiye’de bulunan Fransız general Comte de Bonneval, hırsızlığın Türklerde âdetâ meçhul olduğunu söyler.3
Ne dersiniz, dün böyleydik. Bugün ne hâle geldik? Nelerimizi kaybettik dersiniz?
Dipnotlar:
1. Eski Türk Seciyye ve Ahlâkı, s. 20-21. 2. Ag.e.e., s. 14. 3. A.g.e., s. 16.
03.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|