Doğu ve Güneydoğu’da terör örgütünün dağa çıkardığı gençlerin profiline bakıldığında, şunu fark ediyoruz;
1- Fakir aile çocukları,
2- Eğitimsiz ve mesleği, işi olmayan,
3- Ailesiyle veya çevresiyle bir şekilde problem yaşayan,
4- Gençliğin saflığı ve heyecan dolu kışkırtıcılığıyla galeyana gelen,
5- Bir müddet için özel ilgiyle fikren olumsuzluğa hazırlanan,
6- Farklı bir gelecek umudu ve vâdiyle kandırılan,
7- Zengin ve başarılı olup kendisini baskıladığını hissettiği insanlara duyduğu nefret,
8- Aile, çevre ve toplumun, problemli, geliri olmayan ve daralan gençlere, yeterince şefkat gösterememesi,
9- İlkokul da bile öğretilen, tahrike sebep olan ırkçı söylemler,
10- Resmî kurumlarda, askerlikte ve gelişmiş ortamlarda, kişiliğini ve bölgesel farklılığını dışlayan tutum ve davranışlar, tahrik edici unsurlar olmaktadır.
Yukarıda kısmen zikrettiğim sebepler, gençliğin ve bölge halkının bilgisiz sert damarına dokundukça, tamiri imkânsız yaralar açmakta ve insanları bir felâkete götürecek kadar terör kamplarına sürüklemektedir.
Binlerce aile için, kayıp çocuklarının akıbetini bilememek; yerinden,
yurdundan, ölüsünden, dirisinden haber alamamak, çok acı veren bir durum. Üstelik ailenin çevreyle, güvenlik güçleriyle yaşadığı gerginlikle ve izah etmekten ar ettiği durum ise ayrı bir sıkıntı. Aile için, özellikle eş ve anne için, mağdur olmasına, aile bireylerinden birinin kaçışından/kaçırılışından habersiz olmasına rağmen, maruz kaldığı baskı ve açmazlar da ayrı bir trajedi.
Tam bu safhada terör örgütünün yan kolları için gün doğmakta ve aileyi daha farklı bir şekilde çevreleyip kendilerine göre yardımcı olmaktadırlar. Ateş düştüğü yerde, ateşe atan ve canını yakan, sonra bir başka tavırla sizi ateşten çıkaracağını, serinleteceğine yönelik lâflar ediyor. Sizi anlayacağını düşüneceğiniz bir yerde yok. Seraba sarılan insan gibi çaresizlik içinde kolları, kanatları kırık, biraz da nefsî bir eğilim ve maruz kaldığı sıkıntı varsa, ailece sürüklenilen, konularına ilgi duyulan bir çıkmazın içine düşülüyor. Sonrası taraftarlık ve suça itilmeyle devam eden bir kemikleşme süreci başlıyor.
Kamu otoritesi, eğitimciler, ilahiyatçılar, toplum önderleri, güvenlik güçleri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler dahil, bu güne kadar kabaca tasvir ettiğim böyle bir vak’a analizi üzerinden bir çözüm ve metot geliştirdiklerini sanmıyorum. Daha doğrusu bilmiyorum.
Vaka analizi demek, sebep-sonuç ilişkisinden başlayıp, tarihi arka planı, kişinin hikâyesini, çevresini, yaşanılanların beslediği ve sürüklediği diğer faktörleri sosyoloji laboratuvarında masaya yatırmaktan geçiyor.
Önce sağlıklı bir tahlil, resimleme ve net sonuçlar ortaya koyma aşaması olmalı. Burada uzman olmak, duygularını karıştırmamak, olayı anlamaya ve kritik etkileri bulmaya çalışmak, sosyal kanamaları okuyabilmek ve bunları bir grup halinde zengin bir tesbit mönüsü ile ortaya koymak çok önemli.
Toplumun dokusu, bölgenin farklılıkları, ilin/ilçenin/köyün sosyal psikolojisi ve olumsuzlaştıran başlıca ana sebepleri makro düzeyde belirleyip çerçeveler ortaya konulduktan sonra, vak’a analizine indirgemek, çalışmayı yürütenler için önemli bir yol haritası değerindedir.
Bunun için amaç ve kapsam kısmının çok açık ve anlaşılır bir mutabakat eseri olması gerekir. En zor kısım, bir konuda doğru başlangıç yapmak, doğru bir paragrafla mevzuya girmek ve bunu hür bir zeminde kamu vicdanının sesi ile ifade edebilmektir. Müzakere ve çözüm arama niyetinin rahatça paylaşılabilmesi gerekir.
Bunun tesis edilmediği, insanların hür ve eşit şartlarda konuşamadığı, kişi ve olayların üstüne çıkıp, çözüme tarafsız ve sorumluluk duygusuyla yönelecek akil yetkililer ve makul çareler bulmak lâzım.
Şüphesiz her sosyal ve siyasî meseleyi bu perspektifte ele alabiliriz. Sürekli olmasını temenni ettiğimiz terörün durdurulma halinin arkasından, bölgeye ekonomik, sosyal ve kültürel açılımların yapılması gerekir. Yara açmadan tedavi etmek ve meseleyi etnik bir temellendirmeden uzak tutarak şefkatle istihdam alanlarına yönelerek çözüm bulmak mümkün.
GAP’tan sorumlu başbakan yardımcısı Nazım Ekren’in, bölge ile ilgili çalışmalarını, bu zaviyeden önemsiyorum. Sorumluluk içinde ekonomik ve sosyal çözüm projelerine hazırlandığını görüyorum.
İllerde kurulması düşünülen cazibe merkezleri projesinin detayını açıkladıklarında yine değineceğiz.
03.12.2007
E-Posta:
[email protected].
|