"Zararlı cemiyet" damgacıları
Bugüne kadar defalarca cevabını bulmuş ve karşılığını görmüş olduğu halde, hemen her fırsatta yeniden ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen en âdi iftiralardan biri de şudur: "Said Nursî, 'zararlı cemiyet' üyesidir. Kürt–Teâli ve Teâli–i İslâm gibi, işgalci (İngiliz, Fransız, Yunan) güçlerin âleti olmuş cemiyetlerde aktif üye sıfatıyla çalışmış; dolayısıyla, vatan hainleriyle bir olup Kuvâ–yı Millîye'nin aleyhinde bulunmuştur."
Evet, bu hakikaten çok âdice ve alçakça bir iftiradır.
Kelle koltukta, kefeni boynunda din, vatan ve millet yolunda talebelerini şehit veren ve kendisi de yaralı halde esir düşen, esaret dönüşü İstanbul'da mücadele ettiği işgalcilere karşı ise "Tükürün o ehl–i zulmün hayasız yüzüne" diyerek, neşriyat yoluyla kahramanca mücadele eden ve bu hizmetleri sebebiyle Millet Meclis'inde takdir ve alkışlarla karşılanan bir gazi âlim zâta yönelik, evet herhalde bundan daha büyük bir iftira olamaz.
Aynı zamanda, o çetin dönemin Millet Meclisi'ni de zan ve töhmet altında bırakan bu müfteriler, bir bakıma "zalimlerin hayasız yüzüne" atılan o okkalı tükürüklere müstehak oluyorlar.
Biz bu hususla ilgili olarak, yıllar önce etraflıca araştırmalar yaptık ve bazı akademisyenlerin de kasdî yalan ve yanlışlarını ortaya serdik.
O araştırmalarımızın önemli bir kısmı, halen internet ortamında, muhtelif web sitelerinde de kayıtlıdır.
Konuyla ilgili mâlumat isteyen arkadaşlarımız, bilhassa talebe kardeşlerimiz, arama motorlarına "Kürt–Teâli iftirası" ibaresiyle girerek o bilgilere ulaşabilirler.
Töre(n)
Sormanın tam zamanı: Allah aşkına, nedir bu töre(n)lerden çektiğimiz?
Bu millet, ilkel ve mantık dışı törelerden çok çekti.
Daha o dert bitmeden...
İlâveten, dondurucu, bayıltıcı, bıktırıcı, anlamsız törenlerden çekmeye başladık.
Umarız, uzun sürmez bu katmerli çilemiz.
Ayıp
Büyük ayıp: Cumhurbaşkanı Gül'ün onayı için, bekâr bir rektör adayı hakkında "eşi çarşaflı" notu gönderilmiş.
Daha büyük ayıp: YÖK, böyle bir notun kendileri tarafından gönderilmediğini açıkladı.
Son nokta: O notun kime ait olduğu bilinmez veya açıklanamaz ise, bu, şüphesiz ki Türkiye'nin ayıbı olur.
GÜNÜN TARİHİ 4 Aralık 1918
Millî Mücadele 1918'de başladı
Birinci Dünya Savaşını sonlandıran Mondros Mütarekesinin imzalanmasının (30 Ekim 1918) hemen ardından hukukunu müdafaa için harekete geçen Millî Kuvvetlerimiz, Anadolu ve Trakya'nın hemen bütün merkezlerinden teşkilâtlanmaya başladı.
İstanbul'da "Millî Kongre" ismi altında vücuda getirilen teşekkülün ardından, Kars'ta Millî İslâm Şûrâsı kuruldu.
Daha sonra, peşpeşe ve sırasıyla İzmir'de Müdafaa–yı Hukuk–u Osmaniye Cemiyeti, Edirne'de Trakya–Paşaeli Müdafaa–yı Hey'et–i Osmaniye Cemiyeti ve Urfa'da da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkil edildi. (1, 2, 3 Aralık 1918)
4 Aralık günü ise, yine İstanbul merkezli olmak üzere Vilâyet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuş oldu.
Bunların yanı sıra, yine aynı günlerde Anadolu'nun hemen her mahallinde, yine aynı hedef ve maksada yönelik olarak pekçok cemiyet kuruldu.
Bütün bu tarihî gerçekler bize açıkça gösteriyor ki, çoğu yerde yanlış tarihlere nisbet edilen Millî Mücadele hareketi, Birinci Dünya Savaşı biter bitmez, yani 1918 yılının son aylarında başlamış ve kesintisiz şekilde devam etmiştir.
Dolayısıyla, 1919 Mayıs'ına kadar âdeta uyumuş ve gafil davranmış gibi gösterilen Anadolu ve Trakya halkı, esasen tâ aylar öncesinden uyanmış, silkinmiş ve bütün mevcudiyetiyle harekete geçmiştir.
Bu açık gerçekliği örtmek, yahut çarpıtmak sûretiyle yakın tarihi nazar vermek, herşeyden önce ilk safta yer alan ve çoğu şehit–gazi olan o isimsiz kahramanların ihlâslı hizmetine karşı bir saygısızlık olur.
04.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|