Isparta Keçiborlu’nda bir tepeye düşüp 57 kişinin ölümüyle sonuçlanan uçak kazasının yankıları hâlâ devam diyor. Ülkeyi, özellikle yakınlarını yasa boğan bu olay ister pilot, ister teknik, ister şu veya bu sebeple olsun, olaya bir de kader açısından bakmak lâzım.
Hepimiz ölümlü varlıklarız. Dünyaya adımını atan herkes mutlaka bir gün bu konaktan ayrılacak. Şu veya bu yerde, şu veya bu şekilde ömrümüz sona erecek. Ne var ki, Colin Turner’in Adalet Sempozyumunda, “Dünyada hergün 300 bin insan ölüyor, buna kimsenin bir itirazı yok, ama tsunamide birkaç saat içinde ölüverince Allah’ı sorgulamaya başlıyorlar” dediği gibi böylesi toplu ölümler ne yazık ki bir kısım insanları isyana sevk ediyor. Ama isyan da etse değişen birşey yok.
Oysa insan üzüntüsüne üzüntü katma yerine sabretse, olayın sır ve hikmetlerini düşünse rahatlayacak.
Bir defa kâinatta tesadüfen, rastgele, kendi kendine olan hiçbir olay yok. Her şey Allah’ın izni, takdiri ve nice hikmetlerle gerçekleşiyor. Suçları şu veya bu olur ayrı mesele.
Rahmeti, sevgisi, hikmeti sonsuz bir Yaratıcı, görünüşte ne kadar üzüntü verici de olsa rahmet, sevgi ve hikmetiyle gerçekleştiriyor bütün bu olup bitenleri. Arkasındaki sır ve hikmetleri, sadece o masumların şehitlik gibi yüce bir makama yükseldiklerini düşünse bile büyük bir teselli bulur insan.
Kur’ân şu dersi verir bize: “Ne yeryüzünde vuku bulan ve ne de sizin başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, onu yaratmamızdan evvel bir kitapta yazılmış olmasın. Bu ise Allah için pek kolaydır.
“Tâ ki kaybettiğiniz şeye üzülmeyin, size verdiğimizle de şımarmayın. Çünkü Allah çok kibirli ve çok övünen hiçbir kulu sevmez.”1
Demek yeryüzünde vuku bulan ve başımıza gelen her musibet yaratılmadan önce Levh-i Mahfuz, yani kader levhası dediğimiz bir kitapta yazılı. Öyleyse kazandığında şımarmayacağı gibi kaybettiğinde de isyan edercesine, saç baş yolacak tarzda üzülmemeli insan.
Ayrıca “Kadere iman eden kederden kurtulur” denilmemiş mi?
Peygamberimiz (asm) kızı Zeyneb’in çocuğu vefat ettiğinde onu şöyle tesellî etmişti: “Veren de Allah, alan da Allah. Onun katında her şeyin vakti belirlenmiştir.”2
Evet, veren de Allah’tır, alan da Allah’tır ve her şeyin vakti belirlenmiştir.
Bunlardan daha büyük bir teselli kaynağı düşünülebilir mi bir insan için?
Dipnotlar: 1- Hadid Sûresi: 22-23. 2- Riyâzü’s-Sâlihîn Terc., 1:56 (Buhârî ve Müslim’den.)
04.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|