Halk iradesi, Halk Partisinin aksi yöndeki bütün çabasına rağmen, yine de üstün ve belirleyici bir konuma geldi.
Cumhurbaşkanının bundan böyle referandumla, yani halkın iradesiyle seçilmesine dair Meclis kararına vargücüyle karşı çıkan ve bu itirazını en üst mercilere kadar taşıyan Halk Partisi, nihayet Anayasa Mahkemesinden de "cevab–ı red" alarak, eldeki bütün (ta)kozları tüketmiş oldu.
Bu neticeyi, fevkalâde bir gelişme olarak görmekteyiz.
Evet, halkın kendi reislerini, hür iradesiyle ve doğrudan doğruya, yani vekilsiz/aracısız bir şekilde seçmesi, elbette ki çok güzel ve harikulâde bir gelişme olsa gerektir.
Dolayısıyla, yüz senedir demokrasi mücadelesi/imtihanı veren bu milletin yarını, inanıyoruz ki dünden ve bugünden daha güzel, daha parlak olacak.
Zira, bu milletin yüz yıldır çekmiş olduğu siyasî ve sosyal en büyük sıkıntının, en büyük belâ ve musibetin arka planında daima hasta ruhlu milliyetçiler ve milliyetçilik taslayan ırkçılar olmuştur.
Bunlar, bu milleti ancak kamplara bölerek ve kutuplaşmalara sürükleyerek ayakta kalabileceklerine inanıyor.
İşte, devlet başkanlığı seçiminde halk iradesinin belirleyici unsur haline gelmesiyle, etnik temele dayalı siyasî ve ideolojik çabalar da devre dışı kalacak, hatta zaman içinde muhtemeldir ki silinip gidecek.
Zira, durum apaçık ortada: Cumhurreisini seçebilmek için, yüzde 50'nin üzerinde halk desteğinin olması şart. Bu işin başka da yolu yok. Birinci turda olmasa bile, ikinci turda bu desteğin sağlanması zaruridir, mecburidir.
Irkçılık mânâsındaki milliyetçilikten beslenen hiçbir partinin, hiçbir cereyan, bu vatanda yüzde 50 halk desteğini sağlaması ise, günümüz şartlarında imkân ve ihtimal haricidir.
Halkın belirleyici iradesi, ırkçılar gibi militer, totaliter, diktacı ve her türlü kapalı devre heveskârlarının da planlarını bozacak, geçersiz ve işlemez bir hale getirecek.
Onun içindir ki, mevcut hükümetin de sonunda mecbur kalarak gündeme getirdiği ve arkasında durarak neticelendirmeye muvaffak olduğu bu meseleye, son derece sevindirici ve memnuniyet verici bir gelişme olarak bakmakta ve alkışlamaya değer görmekteyiz.
GÜNÜN TARİHİ 28 Kasım 1925
Rize'de yaslı gün: 8 idam
Meclis'te üç gün evvel (25 Kasım) kabul edilen "Şapka Kànunu" yürürlüğe girdi.
Bu kànun maddesinin Meclis'te görüşüldüğü aynı gün içinde, yurdun çeşitli bölgelerinde, özellikle Rize'de büyük bir gerilim yaşandı.
Rize Ulu Camii imamı Hafız Şaban Efendi, cemaate hitaben şu meâlde bir konuşma yaptı: "Bizler dinimize bağlılık isteriz. İnanmayanlar da serbest olsun. Ancak, hiç olmazsa inananlara zulüm edilmesin, baskı yapılmasın. Yegâne isteğimiz, sarığımıza, sakalımıza, cübbemize dokunulmasın. Şapkayı giymek isteyenler, varsın giysin, ama giymeyenler de hapse atılmasın, cezalandırılmasın."
Hafız Efendinin konuşması, halkı yatıştırmaya, teskin etmeye yetmedi.
Bu arada, kısa bir süre önce Erzurum'da, Muş'ta ve Maraş'ta cami cemaatinden binlerce vatandaşın üzerine ateş açılması, pekçok mâsumun kurşunlanarak öldürülmesi, dindar Rize halkını zaten galeyana getirmiş durumdaydı.
Halk, Şapka Kànununun Meclis'ten geçtiğini duyunca, artık bendini yıkan bir sel gibi meydanlara taştı.
Bunun üzerine, meşhûr savaş gemisi olan Hamidiye Zırhlısı tam teçhizatlı ve mühimmatlı bir şekilde Rize'ye (bilâhare Trabzon'a) gönderildi.
Gemiden yapılan bombardımanlarla halka evvelâ gözdağı verildi.
Ardından, İstiklâl Mahkemesi heyeti (cellat Aliler) tarafından şehirde tanınmış ve gösteriler sırasında isimleri belirlenmiş kişiler tutuklanarak sorgulandı.
Esasında, sorgu–yargı safhası bir formaliteden ibaretti. İlk etapta, 83 kişi tutuklandı. Bu sayı, daha sonra 143'e çıkarıldı.
Yine, ilk safhada 8 kişi idam edildi. Bilâhare, idamlıkların sayısı 11'e çıkarıldı. (Aybars, Ergun; İstiklâl Mahkemeleri–II, s. 311–12)
Şapka cezaları
İstiklâl Mahkemesi, sırf şapkaya muhalefet ettikleri için, Rize halkını, ulemâ ve eşrafını çok ağır bir şekilde cezalandırdı.
Yurdun başka yörelerinde de benzeri görülen bu cezalandırma yöntemi, yakın tarihimizde vicdanları sızlatan vahşiyane bir sayfadır.
İşte, çok kısa bir süre içinde (aynı gün içinde olduğuna dair rivâyetler de var) karar veren ve infazları gerçekleştiren İstiklâl Mahkemesinin Rize bilânçosu:
İdam edilenler
Ulu Camii İmamı Hafız Şaban Hoca, mahalle muhtarı Yakup Çavuş, Islahiye köyü imamı Hasan Efendi, belediye bekçisi Kadir Ağa, Asliye Mahkeme Başkâtibi Hafız Osman Efendi ve kardeşi Avukat Hulusi Bey, Merkez Camii imamı Hafız Kâmil, Peçelioğulları’ndan Mehmet ve Ahmet Arslan Çavuş kardeşler, Kamburoğlu Hafız Mehmet ve Nakşi Şeyhi Numan Sabit Efendi.
Mahkeme sonucunda, ayrıca 15 kişiye 15'er yıl, 22 kişiye 10’ar yıl, 19 kişiye de 5’er yıl hapis cezası verildi.
28.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|