2008 bütçesi TBMM Genel Kurulunda, bütün hızıyla görüşülmeye devam ediyor. Görüşmelerde ne ararsanız var. Zaman zaman gerginlik de olmuyor değil. Ama genel itibariyle demokratik hoşgörünün büyük oranda sağlandığı gözleniyor.
Türkiye’nin en çok konuşmaya ihtiyacı var. Konuşmaktan korkmanın kimseye faydası yok. Her görüş ve düşünce üslûbu içinde kendini rahatça ifade edebilmeli.
AİHM içtihatlarında yer aldığı gibi görüş ve düşünceler şok etkisi meydana getirebilir, sarsabilir ama yeter ki şiddeti teşvik etmesin, övmesin. Buna karşılık 'şok'a tahammül gösterilebilsin. Fikirlere fikirle mukabele edilsin. TBMM konuşulacak yerdir. “Konuşan Türkiye”nin aynasıdır. Meclis ne kadar özgürse toplum da o kadar özgürdür. İnşallah özgürlük artarak devam eder.
Abuzittin’lere Anıtkabir yasağı!
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Türkiye Resimleri” projesinde “Abuzittin Anıtkabir’de” bölümü CHP’lileri fena halde kızdırdı. Kızgınlıkları projeye değil, Anıtkabir’i ziyaret eden ismin Abuzittin olmasına.
CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, Bakan Günay’a fırçasını atıyor: “Abuzittin Anıtkabir’de, Abuzittin Ulus’ta, şurada burada… Yani, Abuzittin de bir isim tabiî. E ama olur mu? Bu kadar sulandırılmış bir turizm kültür olayı olabilir mi? Sayın bakan bu konuyla ilgili ne yaptığınızı da çok merak ediyorum.”
Abuzittin’ler Anıtkabir çevresinde bile görünmeyin!
Bakan Günay: “Opera-bale de özelleşmeli”
Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü’nün bütçesi görüşülüyor. Kürsüde AKP Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu var. Konuşmasında “opera ve balenin halka tanıtılması, sevdirilmesi ve yurt sathına yaygınlaştırılmasını” anlattı. Opera ve balenin kültürümüzle içli dışlı oluşunu (!) son cümlesiyle dikkatlerimize sundu: “Opera ve bale san'atının desteklenmesi, korunması Türk kültür ve san'atı açısından büyük önem arz etmektedir.”
Daha sonra kürsüye CHP kökenli Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay geldi. Günay, son derece gerçekçi bir yaklaşım sergileyerek, senfoni, opera ve balenin toplum tarafından sahiplenilmediğini açıklayarak özelleştirilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Devletin hâlâ bunları taşımasına bir anlam veremediğini anlattı.
Söz Bakan Günay’da: “Devlet öncülük yapmış bir dönem. Senfoni kurmuş. Hâlâ senfoni, opera, bale yeteri kadar kitleselleşmediği ve yeteri kadar toplumsal bir sahiplenmeye kavuşmadığı için, bunlar devlet tarafından belki devam ettirilebilir ama ben bu çağda çok daha güzelini özel kuruluşların yaptığını görüyorum. Bunları hâlâ devletin taşıması gerekir mi? Acaba bunları doğrudan doğruya sivil toplum örgütleri yapamaz mı? Bunu sorguluyorum."
Nominalimiz reelimizden daha iyi ama…
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'deki ücretlerin çok iyi olduğunu söylemişti. Maaşların nasıl çok iyi olduğunu herkesin görmesi için bir formül de öğretmişti: “Türkiye’de ortalama ücreti alın, kişi başına milli gelire bölün. OECD ülkeleri ile karşılaştırdığınızda, ücrette en yüksek ülkelerden bir tanesiyiz. Aslında son derece iyi.”
Buna benzer formülasyonu Başbakan Erdoğan da yapmıştı. TBMM’deki konuşmasını yeri geldiğinde net rakamlarla besleyen Erdoğan, rakamların komikleşeceği yerde de yüzdelik oranlara sığındı.
Mesela, “asgari ücrette nominal artış oranı yüzde 127,5, reel artış oranı yüzde 42,8. En düşük SSK emekli aylığı yüzde 113 oranında artmıştır, reel olarak yüzde 33,8. Tarım Bağ-Kur emekli aylığı yüzde 334,2 oranında artmıştır, reel olarak yüzde 172,6’dır. Memur emekli aylığı ise yine aynı dönemde nominal olarak yüzde 90,3, reel olarak yüzde 19,5 oranında artmıştır. Altmış beş yaş aylığı ise bu dönemde yüzde 228,6 oranında artmıştır, reel olarak bu yüzde 106,3’e tekabül etmektedir.”
Ev kiralarının ortalama 500 YTL olduğu bir ortamda en düşük devlet memuru maaşının 843, asgari ücretin 419 olması başka nasıl gizlenebilir ki? Burada suçu tamamen AKP’ye atmak haksızlık olur yılların yanlışlıkları var ama şu anda hükümette AKP var. Ve sahici iyileştirmek yapmaları gereken de AKP.
CHP, Sezer’i çok özlemiş çoook!
Bütçe görüşmeleri Çankaya tartışmalarına da sahne oldu. En son söyleyeceğimizi ilk başta söyleyelim: CHP, Ahmet Necdet Sezer’i çok özlemiş.
Geçen 7 yıllık sürede Sezer’in olumsuz icraatlarına getirilen eleştirilerin aynısını bugün CHP’liler dillerinden düşürmüyor.
Hükümetin her gönderdiği yasa, kararname, atamanın Çankaya’dan geri dönmesine alışan CHP Lideri Deniz Baykal, Abdullah Gül ile başlayan tam tersi sonuca kızanların başında geliyor.
“Çankaya’ya ne oldu?” diye soran Baykal üzüntüsünü şöyle dile getirdi: “Çankaya, partilerin üstünde, gerektiği zaman hükûmete ‘dur’ diyebilecek bir merci olmaktan üzüntüyle tespit ediyorum ne yazık ki çıkmıştır.”
Mustafa Özyürek de Baykal gibi aynı durumdan şikayet etti: “Sayın Cumhurbaşkanının, milletin Cumhurbaşkanı olması gerekir. Cumhurbaşkanları anayasal kurumlarla kavga etmezler. Anayasal kurumlar arasında uyumu ve eşgüdümü sağlarlar.”
CHP’lilerin cümleleri tanıdık geldi değil mi?
Gelelim hükümet cenahına. AKP’liler yeni durumdan çok memnun. Sezer’in yasaları son dakikaya kadar bekleterek geri göndermesinden çok çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kusura bakmayın, biz on beşinci günün son dakikasına kadar bu ülkede bekletildik” derken, Kayseri Milletvekili Sadık Yakut da Sezer dönemini üzüm-bağcıyla andı; “Önceki dönemde maksat, bağcıyı dövmekti. Şimdi ise üzüm yemektir, bağcı dövmek değildir. Türkiye, 500 dönümden ibaret, 900 rakımlı dar alana hapsedilemeyecektir.”
Çankaya savaşları devam ediyor.
10.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|