Gönül...
Eskiler “Evlâdım, Allah gönül kışları vermesin” derlerdi.
Kâinattan küsmüş, dünya zinetinden usanmış, vücudundan bıkmış insanların gönlünü kışlar kaplamış demektir.
Kolay değil.
Hayat zor, hadiseler insanın hissiyâtını alt üst ediyor.
İnsan zayıf, insan aciz, insan fakir, insan bîçâre...
Böyle binler şeyin hücum ettiği insan, elbette gönül kışları yaşar.
Fakir olan fakirliği ile ıztırap çekiyor, zengin olan malının muhafaza derdi ve baskısı ile çabalıyor, didiniyor.
Kederler, üzüntüler, hastalıklar, bir sel gibi insana ilişen nice olaylar...
Gönüllerde zemherir ve kar fırtınaları yağar, sicim gibi yağmur yağar...
İnsan ağlar, insan sızlar...
Niyazı insanlara ulaşamadığı zaman, Âlemlerin Rabbine elini ve gönlünü açar.
“Ya Rabbi!
Âcizim, fakirim, bîçareyim, dertliyim, kederliyim, çaresizim.
Sana sığınıyorum, Sana güveniyorum.
Sen benim sessiz niyazımı dahi işiten ve gönül kışlarımı bilen ve duyansın.
Beni affet, bana sabır ve tahammül gücü ver.
Eğer Sen kabul etmezsen, başka hangi kapı var, hangi kapıya gideyim?”
diye yapılan duâ ve niyazlar Onun katına ulaşır.
Hem de ânında...
Ne gece, ne gündüz, ne yaz, ne kış, hiç mi hiç fark etmez.
Yeter ki O’na yönelelim.
O’na el açalım, O’na niyaz edelim.
O’nu bulursak her şeyi buluruz.
O’nu unutsak her şey mânâsız ve önemsiz olur. Kışlar bahara döner.
07.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|