Bu mevsim, hac mevsimi. Herkes, yakınını, konu komşusunu hacca gönderiyor. Yolculuyor. Hacı adayları da, gitmeden önce sıla-i rahim yapıp, helâllık diliyorlar çevrelerinden.
İlk defa gidenler için hem büyük bir heyecan, hem de merak sözkonusu. Arzuladıkları o yüce makama ulaşma hasretiyle, neyi nasıl yapacaklarına dair sorup soruşturdukları yüzlerce başlık var.
Hacı adaylarının, önceden yeterli bir eğitim aldıkları veya sağlıklı bir rehberlikten geçtikleri söylenemez. Son yıllarda Diyanet’in ve özel firmaların rehberlik hizmetlerine rağmen, arzu edilen zihnî hazırlığın yapılabildiği tereddütlü. Duygu dengesi ile farz olmasının gerektirdiği huşu içinde ibadet menziline hazırlanma metotlarında çok mesafe alınmasına rağmen, çalışmalar yeterli değil.
Bazen fazla tedbirli olunuyor, gerekmeyen eşya götürülüyor. Dönerken, Türkiye’de bulunan hediyeler oradan getiriliyor. Çoğunlukla duyuma dayalı öğrenmeyle hacca gidiliyor. Kulaktan kulağa etkileşim öne çıkıyor. Daha önce gidenler, tecrübelerini aktarırken, olumsuz vakaları nazara vermeleri, aşırı tedbir ve teyakkuza sevkediyor hacı adaylarını.
Burada hacı adaylarına cesaret vermek gerekiyor. Mümkünse olumluları anlatmak, meşakkatli bir ibadet olduğunu söylemek ve sabır tavsiye ederken, psikolojisini iyi hazırlamak icab ediyor.
Aylar öncesinden, hatta birkaç yıl boyunca hacca niyetlenip, Diyanet’e başvuranların bir kısmına kuradan “buyur” daveti çıkınca, sevinçle birlikte tatlı bir telâş başlıyor. Bir sonraki yıla/kuraya kalanlar ise ertelenmenin artan iştiyakını yaşıyorlar. Bunların hepsi bir ibadet ve ihlas emaresi.
Hacıların farz ibadeti yapmaya niyetlendikleri andan, yol hazırlıklarının hızlandığı zaman aralığına kadar, zihnen ve hayalen de kendilerini hazırlamaları, yetiştirmeleri, haccın verim ve bereketini kat kat arttırır. En önemlisi, idrak seviyesini yükseltir. Gitmiş gibi kalben, ruhen ve niyeten harekete geçirecek en önemli amil, şuurlu gitmektir. Yani okuyarak, dinleyerek ve görerek gitmektir.
Okuma ve dinlemeyi anladık da, “Görmeyi, önceden nasıl yapacağız?” diyeceksiniz. Zaten en önemli mevzu da bu. Bugünkü görüntü teknolojilerinden yararlanmak. Gözümüzle görmek, kulağımızla işitmek ve kalbimizle tasdik edip hislerimizin artan buluşma talebini, daha da kuvvetlendirmektir.
Şu anda kitapçılarda veya vcd satan yerlerde, hacla ilgili bir çok belgesel ve hac rehberi bulmak mümkün. Bunlardan, farklı açıları nazara veren birden fazla, hatta mümkünse hepsini birkaç gün eve kapanıp veya iş arasında veya akşamları ailece seyredip, kavramlara, mekânlara ve farzlara alışmakta yarar var.
Mekke ve Medine belgeselleri, hac ziyaretleri ve günlük tarzında yazılmış yazı ve kitaplarda önemli bir malzemedir. Giderken dolu gitmek. Ruhunu yaşayarak revan olmak. İştiyakı taçlandıracak, azamet-i İlâhiyenin hikmet perdesini Resulullah’ın (asm) şahsında bize sunuşunu yaşamaya gideceğimiz en müstesna hallere aşina olurcasına, hayalen ve fikren gidip, sonra bedenen gitmek, inanılmaz derecede irfan ve iz’an katar.
Haccın hikmetlerini bilmek, Peygamber Efendimizin hayatını tekraren okumak, sahabelerin, Asr-ı Saadet’in tarihçesine bir daha göz atmak, notlar çıkarmak, zaruri duâları, ezbere bilmiyorsak, elimizin altında tutmak, sünnet-i seniyyeyi derin bir nazarla tetkik ederek yönelmek, elbette duâmıza duâ, kalbimize sürûr, gidişimize bereket, mülâkî olacağımız, müşerref olacağımız Kâbe’nin azametine yaraşır bir kabul ve teslimiyet safhasına götürür.
Bir inşirahın, bir inkişafın, bir fethin kalbimizdeki ufkunu farkedeceğimiz en güzel zamanlardır haccı düşünmek, Resûllullah’ı (asm) hayal etmek ve onun nebiler nebisi Hatem’ül Enbiyalığını anlamak, haccı haclandırır.
Hazırlıklar bununla sınırlı değil elbet. Daha konuşacaklarımız var. İyi bir hac planlaması, iyi bir duâ tasavvuru, iyi bir niyet halisiyetinin yanında, bunu besleyecek semboller, değerler ve anlamlar bütünlüğünün tefekkür kapılarına dayanmak gerekiyor. Bir de Tefekkürname olmalı.
06.12.2007
E-Posta:
[email protected].
|