Öyle hadiseler yaşanıyor ki, akılların karışmaması mümkün değil. Medyaya yansıyan haberleri duyan ve okuyanlar, haklı olarak; Türkiye’nin nereye sürüklenmek istendiğini sorabilir. Tabiî bu soru, açılan bir kampanyada sorulan “Tehlikenin farkında mısınız?” sorusundan daha farklıdır.
Bu kampanyaları açanların maksadı, akıl karışıklığı meydana getirip, “Üsküdar’ı geçmek” de olabilir. Meselâ, geçen aylarda meydana gelen Malatya’daki ‘cinayet’ haberleriyle ilgili öyle iddiâlar ileri sürülüyor ki, anlamak, kavramak ve hadiseleri çözmek mümkün değil. Konuyla ilgili olarak gazetelerde yer alan iddiâları tekrarlamak bile gereksiz. İddiâlara göre, sanığın ifadelerinin kaydedildiği ‘kaset’ imhâ edilmiş. Ayrıca, sanıkların ‘memur’larla onlarca defa telefon görüşmesi yaptıkları iddiâ ediliyor. Bu konudaki haberler, pek çok gazetede yer aldı. (Bkz. Akşam, 5 Kasım 2007)
Peki bu iddialar gazetelerde manşet olunca Türkiye’yi ‘idare’ edenlerin çıkıp makul açıklamalar yapması gerekmez mi? Bu yazı yazıldığı ana kadar böyle bir açıklama duymadık. Sanki hiç bir şey olmamış gibi davranılıyor. Bu iddialar yalan ise yalanlansın, doğru ise de lütfen hukuk içinde gereği yapılsın.
Gariplikler bununla sınırlı kalmıyor. Belki daha da garip olan başka bir hadise de ‘dünyaca meşhur’ törenlerimiz... Başta okullar olmak üzere pek çok yerde, her yıl düzenlenen onlarca, belki de yüzlerce ‘tören’lerle vaktimiz heba oluyor. Gazete manşetlerine taşınan son törende ise ilkokul öğrencileri az kalsın ‘donarak’ ölüyormuş! (Hürriyet, 3 Aralık 2007) Hadise, Kars’ın Esenyazı Köyündeki okulun açılış töreninde yaşanmış. Öğrenciler, ‘yetkililer’in gelmesi için saatlerce -2 derece soğuk havada bekletilmiş. Bazı öğrenciler bayılınca, tören kısa tutulmuş vs.
Tabiî ki bu ve benzeri törenler ilk defa yapılmıyor. Bilhassa ihtilâl dönemlerinde abartılan benzeri törenlere hemen hepimiz şahit olmuşuzdur. Peki, elimizi vicdanımıza koyalım ve cevap verelim: Bu törenlerin ‘faydalı’ olduğuna kaç kişi inanır?
Törenleri düzenleyenler de dahil olmak üzere çoğu kişi bu törenlerin faydadan çok zarar verdiği kanaatindedir. En başta ‘zorla’ yapılan bir törenden fayda temin edilmesi mümkün değildir. Hele hele böyle soğuk havalarda, yağmurda ve hatta kar altında ‘yetkililer’in gelmesini bekleyenlerin iyi şeyler düşündüğünü söylemek imkânsız.
Bu noktada, ‘piyade okulu’ndaki öğrencilik günlerini hatırladım. Askerliğini yapan hemen herkesin bu konuda ‘hatıralar’ı vardır. Ama kapı açmamak için kendi ‘hatıra’mı da anlatmıyor, sadece hatırladığımızı ifade etmekle yetiniyorum.
Tören hatıraları sadece askerlik ‘anı’larıyla da sınırlı değildir. Meselâ, İstanbul’da şoförlük yapanların mutlaka ‘kurtuluş günü törenleri’yle ilgili hatıraları vardır.
Hata ve yanlışların yapılması ‘normal’dir. Normal olmayan, itiraz edilen ‘yanlıştaki ısrar’dır. Meselâ, ilkokul öğrencilerinin ‘donma tehlikesi’ geçirdiği törenlerden sonra benzer hadiselerin yaşanmaması için bir tedbir alındı mı? Bu vesile edilerek, bütün ‘tören’ler masaya yatırılıp yanlışlara son verme kararı alınması gerekmez miydi?
‘Tören’ler sebebiyle meydana gelen ‘israf’ da ayrı bir tartışma konusu.
Biri bize, ‘yüzde yüz yanlış’ olduğu ortaya çıkan hâl ve hareketlerin hâlâ niçin ve nasıl devam ettirildiğini anlatsın! Anlatsın ki, millet de anlasın!
07.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|