İnsan olan insana ben merkezli olmayan yüce duygular yakışmaktadır. İnsanlar sadece kendilerini düşündükçe değerlerini kaybetmekte, kendilerinden önce başkalarını düşünme erdemini gösterdikleri ölçüde de değer kazanmaktadırlar. Çünkü insan kendi kendine oluşmuş bir varlık değildir. Onun yaratılmasında kendini gösteren güç, onun yaşatılması için gereken her ihtiyacı karşılayan kudret, onu çok yakından ilgilendirmektedir.
Yaratılıştaki gerçeği görmek insan olmanın önemli bir gereğidir. Bu sebeple insanı yüce duygu ve hasletlerden uzaklaştırma görevi şeytanlara düşmüştür. İsyan duyguları neticesinde dışlanan varlıklar, varlığın gerçek mahiyetini ortaya koyan insanı, kendilerinin düştükleri bataklığa çekmek istemektedirler. Dünya hayatındaki mücadele, itaat ve isyan duygularının çarpışması çerçevesinde meydana gelmektedir.
Fıtrat yaratılışın sahibine itaati emretmektedir. Bu itaat ile iyilik duyguları faaliyete geçirilmekte, hasletler yüceltilmekte, kabiliyetler geliştirilmekte, ahlâklar en yüce makamlara çıkarılmaktadır. İnsanlığın bütün meselesi budur aslında. Bütün güzelliklerin yaratıcısı ve bütün güzellik ve yüceliklerin sahibi olan Yaratıcıya yönelmede başarılı olmak en çok istenen bir hâlettir.
Kâinatın Yaratıcısına yönelmek ve her şeyi Onun rızası dairesinde istemek ve ona göre hareket etmekle elde edilecek makamın üstünde başka bir insanî makam bulunmamaktadır. İhlâs denilen makamdan söz etmek istiyorum. Sadece Allah için yaşamak, sadece Onun rızasını düşünmek, sadece Onu razı etmek için hareket etmekle “İhlâs” denilen yüce haslete sahip olunabilmektedir. Onunla bir zerre olan davranış, onsuz tonlarca amelden daha kıymetli olan bir sırdır bahsetmek istediğimiz.
Kazanılması da, muhafaza edilmesi de kolay olmayan hâletler vardır hayatımızda. Kazanıldığında bizi gerçek insan eden, kaybedildiğinde de hayvandan aşağı derekelere düşüren duygularla iç içe yaşamaktayız. Bu duyguların ışıkları bazen dünyamızı aydınlatmakta, onlardan uzaklaşma ile de karanlıklar âlemimizi istilâ etmektedir. İşte her biri önemli bir değer ifade eden bu duyguların en yücesi şüphesiz ihlâs duygusudur. Bu duyguyla yaşamaya muvaffak olduğumuzda hayatımızın en büyük başarısını elde etmiş olacağız.
İnsanın insanlık mücadelesini kazanmasında en önemli faktör olan ihlâs duygusunun öneminden dolayıdır ki üzerinde çok durulmuş, en mükemmel insan olan Allah’ın Resûlünün mübarek hayatının en önemli şekli olmuştur. İhlâsla şekillenmiş, ihlâsla bezenmiş bir hayatla Peygamberimiz (asm) bizlere örnek olmuştur. İnsanların ihlâs olamadan kazanamayacağı, onsuz olanların helâkete uğrayacakları söylenmiştir.
Duyduklarımızla, gördüklerimizle amel etmekte zayıf olduğumuz gibi, ne yazık ki çoğu zaman bildiklerimizle de amel etmemekteyiz. Allah’ın rızasına uygun olmadığını yakînen bildiğimiz bir çok davranış tarzından kendimizi kurtaramıyoruz. Terbiyesinde zorluk çektiğimiz nefsimiz çoğu zaman bizleri akıl ve kalbimizin doğru bulmadığı taraflara çekmektedir. Bu sebeple nefsimizi ilzam edecek hatırlanmalara olduğundan fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.
Risâle-i Nur isimli eserlerini, arzımız insanlarının imanlarının kurtulması ve insanca yaşamaya kavuşmaları için önemli bir şans bildiğimiz Bediüzzaman Said Nursî de ihlâsın ehemmiyetini Lem’alar isimli eserinde belirtmiş ve bu bölüm için “Bu lem’a lâakal on beş günde bir defa okunmalı” ifadesini kullanmıştır. En az on beş günde bir okunması tavsiye edilen İhlâs Risâlesinin aslında çok daha fazla okunması gerektiği ifade edilmek istenmiştir. Çokça okunacak ki, amellerimizde sadece rıza-i İlâhînin olması gerektiğini nefsimize kabul ettirebilelim.
İmtihanın kazanılması için mutlak gerekli olan ihlâstan uzaklaştığımız ölçüde nefsimiz ve şeytanlar hem davranışlarımızı, hem de düşüncelerimizi yönlendirecek, kötü hasletlerle hem dünyamızı karartacak hem de ebedî saadeti kaybetmemize sebep olacaklardır...
10.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|