Bir süreden beri, hafta sonlarındaki yazılarımızda “gerçek gündem”le ilgili yazmaya gayret ediyoruz. AB, TCK 301. madde, yeni anayasa çalışmaları, YÖK, ekonomi gibi konularla ilgili yazılar yazarken, bu hafta Meclis’te görüşülen 2008 bütçesi ile ilgili genel kurulda yaşanan tartışmalar etrafında “Bütçe ne oldu?”yu yazmayı düşünürken, son günlerde “başörtüsü etrafında yeni bir oyun mu sahneye konuluyor?” görüntüsü üzerine bugün onbinlerce kişiyi mağdur eden başörtüsü yasağı ile ilgili gelişmeleri aktarmak istiyorum.
* * *
Şu günlerde “Yine bir yerlerden düğmeye basıldı” türü gelişmeler yaşıyoruz. Aylar öncesinden yapılan anketler bugünlerde ortaya çıkarılıyor. “Amasya’da kız öğrencilere başörtüsü ve namaz baskısı” yapıldığı iddiası ve sonradan gerçekle alâkasız olduğu ortaya çıkan bir tartışma ile gündeme sokulan başörtüsü yasağı, Adana Kozan’da, kompozisyon yarışmasında birincilik almasına rağmen, başörtülü olduğu gerekçesiyle “indirin aşağıya” komutuyla 14-15 yaşındaki bir kız çocuğun gözyaşlarıyla kürsüden indirilmesi ile devam ettirildi.
Sonrasında bu tür haberlerdeki artış gözlerden kaçmadı. Yasakçı gazeteciler “fırsat bu fırsat” diyerek içlerindekileri dökerken, yasağı hâlâ savunmaya, kanunsuz yasağın kalkmaması için de aba altından sopa gösterme gayretini gösteriyorlar. “İnsan haklarını” savunan yazarların dahi bu yasağı savunması karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.
Araştırma şirketlerine öyle teklifler yapılıyor ki, akla ziyân… Başörtülü memurelerinin sayısını değil, eşlerinin sayısının öğrenilmesinin “çarpıcı sonuçlar” ortaya çıkaracağını söylüyorlar. “Eşlerinin başı örtülü olan memurların oranı nedir?” diye sorulması tavsiyelerinde bulunuyorlar.
* * *
Anketler birbirini takip ediyor. Mesele ısrarla gündemde tutularak bir yerlere mesaj verilmeye çalışılıyor. Bu durum, “Yeni bir oyun mu sahneye konulmak isteniyor, yeni bir plân mı var?” sorularını akıllara getiriyor. ODTÜ Eğitim Fakültesi’nce yapılan “Geleceğin öğretmenleri kimler” isimli bir araştırma yayınlanıyor. Araştırmada, “Okullarda kız ve erkek öğrencilerin birlikte öğrenim görmeleri sosyal ve psikolojik gelişimleri için gereklidir” görüşüne, yüzde 78.8’i “katılıyorum”, yüzde 9.5’i “kararsızım”, yüzde 11.7’si “katılmıyorum” cevabını verirken, son günlerde anketlere sayfalarını ayıran gazete, “Öğretmen adayları karma eğitimi sakıncalı buldu” şeklinde tamamen saptırma bir başlık atıyor.
Bir taraftan “Din, laiklik ve Türban” konusunda araştırmayı yayınlayanlar diğer yandan “Türbanlı birini yazar yapmam, ona yazı yazdırmam” diyor.
Diğer taraftan bir gazetede “Eşi türbanlı olmayan üç devlet büyüğü kaldı” başlıklı bir yazı yayınlıyor. Bunların Meclis Başkanı, YÖK Başkanı ve Genelkurmay başkanı olduğunu vurguluyorlar! Bu yeni bir durum olmamasına rağmen, niye şimdi gündeme getiriliyor?
* * *
Bu soruları düşünürken Sağlık-İş Başkanı Mustafa Başoğlu’ndan bir mektup geldi.
Mektubunda, 1968 yılından beri başörtüsü yasağı tartışmasının hâlâ devam ettiğini söyleyen Başoğlu, son günlerdeki başörtüsü yasağı ile ilgili gelişmeleri aktarmış. Yasakla ilgili sıkıntıları tek tek sayan Başoğlu’nun verdiği bir örnek çarpıcı. “Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışı dönüşünde, Ankara Garnizon Komutanı kırmızı halıyı boydan boya geçerek tören yerini terk etmiştir. Gerekçe olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın muhterem eşleri Hayrunnisa Gül’ün başı örtülü ve İslâma uygun tesettürlü olması sebep gösterilmiştir…”
Başoğlu’nun girişimiyle, bazı sendika başkanları bu yasağın bir an önce kaldırılması için ortak bir toplantı yaparak bir çalışma başlattılar. Meselenin hazırlıkları süren sivil anayasa çalışmaları ile çözülmesini istediler. Eğitim-Bir-Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, yaşananların “büyük bir ayıp” olarak değerlendirirken, Bem-Bir-Sen Genel Eğitim Sekreteri Recai Karslı, “mevcut oligarşik yapı karşısında hükümetin halkı rahatlatacak icraatlar yapması” gerektiği üzerinde duruyor.
Yasağın kalkmasını savunduğu için hakkında dâvâlar açılan Başoğlu, mektubunda şöyle diyor: “Böyle bir yasağın, Anayasa’nın eşitlik ilkesine çalışma hak ve özgürlüğüne aykırı olduğu bilinmektedir. Hangi yönüyle bakarsak bakalım, başörtü yasağı dinî vecibeyi yerine getirenler için, inanç hakkının kullanılması bir ıztırap, aşağılanma, hakarete uğrama ve Anayasa’nın güvencesi altında olan temel hakların kullanılmasına imkân verilmemektedir…”
Yasakla ilgili son bir hafta içinde yaşanan gelişmeler böyle…
* * *
Artık bu yasak konusunda fazla söze gerek yok.
İnsan haklarına, demokrasiye, kişi hak ve hürriyetlerine aykırı, başta cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar olmak üzere onbinlerce kişiyi mağdur eden bu “kanunsuz başörtüsü yasağı” biran önce kaldırılmalıdır. Bu yasağı kaldıracakta bellidir ve kaldırmalıdır.
Türkiye yasaklar ülkesi olarak değil, özgürlükler ülkesi olarak hatırlanması da bu yolla olacaktır…
08.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|