İnsanın ‘bilmediği şey’e düşman olmasının tezahürleri her fırsatta görülüyor. Bilinmediği için ‘düşman gibi görülen’ değerlerin başında da ne yazık ki dinî değerler geliyor.
Medya organları da, yayınlarında genellikle bu hataya düşüyorlar. Din, İslâm, mukaddes değerler gibi kavramlara umumiyetle negatif/olumsuz anlamlar yükleniyor. Geçmiş dönem Yeşilçam filmlerinde de; ‘hacı, hoca ya da dindar’ sıfatlarıyla temsil edilen kişiler hep ‘kötü’ karakterler olarak canlandırılmıştır.
Dinî değerlere ‘bilinmediği için düşman’ olunmasında geçmiş yıllarda yapılan yayınların elbette tesiri olmuştur. Zaten bu değerlere, ‘bildiği halde düşman olunması’ daha fena bir davranış olurdu ve medyada sergilenen ‘düşman’lıkların böyle olmadığını düşünmek istiyoruz. Yani, aleyhte sergilenen bu tavrın ‘gerçeklerin bilinmemesinden kaynaklandığını’ tahmin ediyoruz.
Medyadaki bu davranışları örneklemek mümkün. Meselâ, Sudan’la ilgili bir haberde kullanılan fotoğrafta şu ‘resim altı’ notu düşülmüş: “37 bin Sudanlı’nın yaşadığı Otash kampından kareler... Ellerinde kamçılı hocalar nezaretinde Kur’ân öğrenen çocuklar...” (Yeni Aktüel, 1-7 Kasım 2007)
Resme bakıyoruz, Kur’ân öğrenen masum ve fakir çocuklar ile ‘hoca’ları görüyoruz. Ancak ellerde ‘kırbaç’ yok. Gerçekte varsa bile, fotoğrafa göre yok! Belki saklamışlar, onu bilemeyiz! O halde, bu ‘önyargı’ niçin? İllâ, Kur’ân öğrenen çocuklardan bahsedilince ‘hocaları tarafından kırbaçlarla dövülen çocuklar’ mı akla gelir? Bu ön kabul, Türkiye’deki eğitim sisteminin bir ürünü müdür?
Hadi bu ‘küçük’ yanlışı bir yana bırakalım. Peki, bir karikatürde “Ilımlı İslâm” ile “PKK”nın Türkiye için aynı ölçüde ‘tehlikeli’ olduğunu akla getirmek, hatta iddia etmek; Türkiye ve dünya gerçekleriyle bağdaşır mı? Karikatüre göre, ‘yılan’ın başı ‘ılımlı İslâm,’ kuyruğu ise ‘PKK.’ Ve bu ‘yılan,’ Türkiye’yi sarmış, boğmaya çalışıyor. Üstelik de bu ‘yılan’ın başı (yani ‘ılımlı İslâm’) muhtemelen ‘Sam amca’ tarafından okşanıyor... (Bahsi geçen karikatür ‘Sessiz Sedasız(!)’ Cumhuriyet’te yayınlandı, 6 Kasım 2007)
Bazıları diyebilir ki; “orada eleştirilen ‘İslâm’ değil, ‘Ilımlı İslâm’dır.” Böyle sözler sadece akıl karıştırmaya yönelik olur ve gerçeği yansıtmaz. Ilımlı ya da ılımsız, ‘İslâm’ hiç bir şekilde bir terör örgütüyle bir tutulamaz, tutulmamalıdır.
Tekrarlayalım: Bu tavır ve düşünce, Türkiye ve dünya gerçekleriyle uyuşmaz ve ‘kökten yanlış’tır. Bu yaklaşımda ‘kasıt’ yoksa, kesinlikle ‘İslâmı bilmeme, tanımama’ ya da ‘yanlış tanıma’ vardır. Bu sebeple, ‘doğru İslâm’ı anlatmak için gayret gösterenlere daha fazla iş düşüyor...
*
Anlatabiliyor muyum?
“Dürüst” insanları sevdiğini söyleyen ve Almanya’da yaşayan genç film yönetmeni Fatih Akın, filmleriyle ilgili bir soruyu cevaplandırırken şöyle demiş: “Filmi gördüğümde, ben de şaşırıyorum. Sonuçta Allah yaptırıyor bunu. Anlatabiliyor muyum? Film çekmek böyle bir şey. Sen sadece bir şeyin peşindesin. Belki de kaderin...” (Tempo, 1 Kasım 2007)
Müstehcen filmlere de imza atan Akın’ın bu tesbiti dikkat çekici. Allah (cc) neticesini hayretsin. Âmin.
08.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|