İstişarede aranan, tek doğru, tek güzel değil, en güzel ve en doğrudur. Hürriyet, imanın özelliğidir. Başkalarının görüşlerine müracaat etmek, sormak ve saygı duymak demek olan meşveret; düşünce ve konuşma hürriyetinin gereğidir.
Aradığımız şey, demokrasinin, Asr-ı Saadet’te hakkaniyet prensipleriyle donatılmış “meşveret modeline” ne kadar uyduğu, ona ne derece yaklaştığıdır. Meşhur İngiliz filozofu Bernard Shaw’a, “Demokrasinin bir adım ötesi İslâmiyettir” sözünü söylettiren meselelerden birisi de, herhalde bu olsa gerek.
İstişare-demokrasi bağlantısının püf noktalarını maddeleştirirsek, şöyle muhteşem bir tablo ile karşılaşırız:
- İstişare (Bediüzzaman’a göre), bu zamanda farz derecesindedir.
- İstişâre, danışma, meclis İlâhî bir emirdir.
- İslâmiyet, bütün işlerin meşveretle yürütülmesini ister.
- Meşverette hüküm, çoğunluğa göre verilir.
- İstişarenin kararları isabetli ise iki, isabetsiz ise bir sevap vardır.
- Azınlık, hangi yönde karar verirse versin, ekseriyete uyacaktır ve kararlara sahip çıkar.
- Temel hükümler, meseleler, hak ve hürriyetler asla meşveret edilemez.
- İstişâre, hürriyet ve gerçek demokrasinin unsurlarındandır.
- Meşveret, düşünce ve konuşma hürriyetine saygıdır.
- Kimsenin kimseye fikren baskı yapmaya hakkı yoktur.
- Peygamber, Allah’ın en sevgili kulu, kâinatın yaratılmasına sebep olduğu halde, istişâre edilebilecek, açık ve kesin hüküm olmayan meselelerde, herhangi bir imtiyaz sahibi değildir.
- Müslümanlar, işlerini meşveretle yürütürler.
- Meşveret her şeyde geçerlidir.
- Meşveretin hüküm sürdüğü yerlerde istibdat/baskı barınamaz.
- Meşveretin sırrı, gücün kanunda, prensipte olması; şahsın hükmünün hiç olmasıdır. (İstibdâdın esası, kuvvet şahısta olur, kanunu kendi keyfine tâbî edebilir, hak kuvvetin mağlûbu olur.)
- Meşrûtiyette/meşvrette hâkimiyet cemaatindir.1 (Meşveretin hâkim olmadığı yerlerde kuvvet hakim olur.)
- Meşveretin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, ağası hak’tır, akıl’dır, mârifet’tir (bilgi/ilim), kanun’dur, efkâr-ı âmme’dir (kamuoyu, çoğunluk).
- Meşrûtiyette/meşverette kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecek;2 o söz sahibi olacaktır.
- Meşveret, şeriatın edebi/ahlâkıyla müteeddibe ve mütezeyyine (edeplenip süslenmesi) lâzımdır.
- Meşverette herkesin hukuku mahfuz kalmalı/kimse fikirlerinden dolayı kınanmamalı, meşrû söz ve hareketlerinde şahane serbest olmalı.
Dipnotlar:
1- Münâzarât, s. 42.; 2- A.g.e. s. 33.
08.12.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|