Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Asr-ı Saadet modeli: Sevgi ve şefkat



Bediüzzaman’ın istibdat/diktatörlük ve zulme karşı duruşu, muhalefeti şiddete dayalı değil; akıl, kalp, sevgi ve şefkat kaynaklıdır. Ama, istibdadı, haksızlığı ve zulmü mutlaka tel’in eder. Bu metodu da, Peygamberimizden (asm), Asr-ı Saadet’ten iktibas etmiştir:

Hz. Peygamber (asm), maddî güce baş vurmadan, akıl ve gönülleri teshîr ederek, “imân gücü/sevgi ve şefkat” ile kâinat çapında yegâne örnektir. Mekkeli müşrikler (aristokrasi), bütün imkânlarını seferber ederek her türlü sindirme metodlarını denedi. İşkencelerin en dehşetlisini, şiddetin en katmerlisini uyguladılar. Onun (asm) ise imânından başka hiçbir şeyi yoktu! Buna rağmen, İslâmiyeti; fikir, ilim, adâlet/hak ve hürriyetler, terbiye ve eğitim sistemi olarak dünyanın hâkim kılmıştır.

Milâdî 550’li yılların Arap yarımadasına hayâlî bir seyahat yapıldığında, şöyle bir manzara ile karşılaşırız: Bedevî, kaba, cahil, haşin, sert, kavmiyetçi-ırkçı, kan dökücü, kızlarını diri diri gömecek kadar vahşî bir toplum. Alkol, fuhuş ve zina gibi ahlâksızlığın en katmerlisi hüküm sürüyor... Sayısız evlilik anlayışı... Âdetlerinde mutaassıp... Putperest, fal ve kâhinlikte şeytana taş çıkartacak kadar dessas... Ticârî münasebetleri hilebazlık, zorbalık üzerine kurulmuş. Kuvvetli olanın zayıfı ezdiği, hayatın yalnız maddî çıkarlardan ibâret olduğu, sair insanların ve varlıkların değerinin olmadığı, yaşayışın mânâsız olduğu ve her türlü sosyal hastalıkların cirit attığı çarpık bir çapulcu yapı...

Hz. Peygamber (asm) yetimdir, ümmîdir, okuma yazması, herhangi bir maddî gücü yoktur. Kabile reisi, bey, ağa filân da değil. Saltanatı yok, hazinesi yok, askerleri yok, eğitim müessesesi yok. Malı-mülkü, bağı-bahçesi, insanları kendisine celbedecek akarları da yok. Yalnız başınadır. Sasâni, Roma ve Pers medeniyetleri, Araplar, kendi kabilesi Kureyş, hattâ en yakın akrabalarından amcası Ebû Leheb dahi ona karşı şiddetle cephe almıştı.

O sadece akıl, kalb ve gönüllere hitap eder. 23 sene gibi kısa bir zamanda; her türlü eziyet, işkence, ölüm tehditleri ve zor şartlara rağmen; o vahşî topluluğu; öylesine bir eğitim ve terbiyeden geçirmiş ki, bütün bâtıl ve yanlış inançları, kötü alışkanlık ve bağımlılıkları söküp atmış... Kan, can, mal düşmanı olan insanları barıştırmış... Şiddete, maddî kuvvete dayanmaksızın, bütün kötü hasletlerini kaldırmış ve yerlerine de en nezih, en medenî, en güzel, en mükemmel inanç, ahlâk ve alışkanlıkları yerleştirmiş.

İşte, 20. asır bize bir imân ve cesâret âbidesini daha tanıtır: Bediüzzaman Said Nursî. Rejim/sistem; asker, polis, mahkeme, savcı, hapis, jandarma, karakol, üniversiteler, idâreci, kanun, basın, her şeyi ile onu durdurmaya, sindirmeye, hattâ yok etmeye çalıştı. Sürgünden sürgüne, mahkemeden mahkemeye, nezaretten nezarete, hapisten hapse gönderilmiş; defalarca zehirlenmiş. (Altı gün kendisine gelemediği zaman olmuştu.) Onun ise, imânından başka bir şeyi yoktu! 35 seneyi aşkın amansız baskılara karşı direnç gösterdi; asla boyun eğmedi. Dünya çapındaki Risâle-i Nûr Külliyatı’nı vücûda getirdi ve dünyaya okuttu. Servet, silâh, malzeme, imkânlar bırakınız mukabil olmasını; onun hiçbir şeyi yoktu. 23 Mart 1960’ta Hakk’a yürüdüğünde maddî varlığı; ‘seccadesi, yatağı ve çay takımını taşıdığı sepetten’ ibâretti.

Mohandas Karamchand Gandhi de, Hindistan’ın bağımsızlığını imân gücüyle gerçekleştirmişti. Ona göre “Ahimsa” (şiddet dışı güç, inanç), hayattaki tek gerçek güçtür.1 En büyük güç, Allah’a imândır ve Onsuz hiçbir şey başarılamaz.2 Şiddet dışı bir direnişçi, aşamadığı güçlüklere göğüs germede Allah’ın yardımına güvenir. Şiddet dışılığı, imân gücünü esas aldı. Bu, korkaklığı örten bir kılıf değil; cesurların en yüce erdemiydi. Korkaklık, şiddet dışılıkla kesinlikle bağdaşmaz. Şiddet dışı direnişte öldürmek değil, ölmek cesâret işidir.3

Gandi de yalnızdı ve maddî bir gücü yoktu. Şiddet kullanmadı. Teknolojisi ve debdebesiyle mağrur İngilizlere iman gücüyle direnmiş ve Hindistan’a bağımsızlığını kazandırmıştı…

Dipnotlar: 1- Savaşta ve Barışta, c. 1, s. 114, Navajivan Yay., Ahmedabad.; 2- Merton, 2001, s. 65.; 3. Age, s. 265.

27.11.2007

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.11.2007) - Bediüzzaman ve müsbet hareket

  (24.11.2007) - Hürriyet ve istişare topluma nasıl mâl edilebilir?

  (22.11.2007) - Fikir hürriyeti/istişarenin kaynağı iman ve ibadetler

  (21.11.2007) - İstişarenin ana umdeleri

  (20.11.2007) - İstişare ve toplantı âdabı

  (19.11.2007) - Meşverete/hürriyete kimler cephe alır?

  (17.11.2007) - Problem mi, çözüm mü üretiyoruz?

  (16.11.2007) - Cemaat yanlış seçim yaparsa...

  (15.11.2007) - Her tasdik, etkiden mi kaynaklanır?

  (14.11.2007) - Kürtçülüğü ve PKK’yı/terörü Bediüzzaman bitirir! -2

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri