Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Teşhis İslâmofobya, tedâvi Peace of İslâm

Açıkça ifade etmek gerekirse İslâm Dünyası STK’ları Birliği’nin (İDSB) “Uluslararası İslâmofobya Konferansı” dâvetiyesini gördüğümde irkildiğimi söylemeliyim. Olumsuz ve itici bir kavramın konferans adı olarak belirlenmesini yadırgamıştım. Biraz düşününce ve hazırlık yayınlarının içine girince, bu başlığın sebebi ortaya çıktı.

Fobi kelimesi genellikle korku, derin korku olarak dilimize tercüme ediliyor. Bunun için küçük bir tarama yaptığımızda fobi; “korkunun, kişinin günlük hayatını olumsuz yönde etkileyen, bu anlamda kontrolden çıkmış halidir. Fobi kelimesinin, Yunanca Phobos kelimesinden geldiği düşünülürse, fobinin anlamı daha bir netlik kazanır. Phobos, Yunan mitolojisinde dehşet tanrısıdır.”

Yani, özellikle çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya dönülmesinden sonra Batı toplumlarında, giderek artan şekilde önce yabancılara karşı istemsizlik, ayrımcılık ve Hungtinton’un teorisinde bahsettiği gibi çatışmak için nihayet bulunan düşman; İslâm.

Fakat onların teori ve düzenlerini inşaa ve devam etmeleri için gerekli düşmanın oluşumunda bizim küçük de olsa hissemiz var mı? Bunu sorguluyor muyuz? Bunu sorgulayıp ne yapıyoruz? Bunları “iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına” deyiminin gereğini yapmak adına söylüyorum.

İslâm dininin Batı toplumlarında özellikle araştıran ve sorgulayan insanlar arasında tercih ve kabul görmesi, kendilerini güven içinde bulma imkânı vermiyor. İslâmiyeti kabul ettikten sonra Yusuf İslâm adını alan 1970’li yılların ünlü pop san'atçısı Cat Stevens, 26 Eylül 2004 günü ABD’ye giderken içinde bulunduğu uçak güvenlik gerekçeleriyle başka bir havaalanında indirilip, nezarette kalması olayın çok ilginç bir yönüdür. Bu olay kendi toplumları içinden çıkmış ve Cat Stevens pasaportu ile gelmiş olsa ayakta karşılanıp, koruma verilecek Yusuf İslâm’ın şahsında yaşanan ağır bir travmadır.

11 Eylül, sonrasında dengesini kaybetmiş bilerek veya bilinçaltı yönlendirmesi ile İslâm ve terör kelimelerinin arka arkaya kullanılması, o kadar abartılmıştır ki, insan haklarına duyarlı batı toplumları bile Bosna-Hersek’te, Afganistan’da ve özellikle bir çok kaynak tarafından ABD’nin Irak’ı işgalinden beri ölenlerin sayısının 1 milyonunun üzerinde olduğu halde, genel bir duyarsızlık hakim kılınmıştır.

Bosna-Hersek’te Sırp vahşeti yaşandığı dönemde ABD’de olan bir ağabeyimiz ABD’li komşusu ile sohbet ediyor. Konu demokrasi, hayvan hakları çerçevesinde devam ediyorken, diyor ki; şehrinizde birisi 10 köpek öldürse ne olur? (Tepki gösteririz) Ülkenizde bir yerde 100 köpek öldürülse ne olur? (Büyük tepki gösteririz) Dünyanın herhangi bir yerinde binlerce köpek öldürülse ne olur? (Büyük tepki gösteririz, protesto eder, kendi hükümetimizi o ülke üzerinde baskı kurmaya çağırırız.) İyi ama, Bosna’da Sırp zulmü altında binlerce insan öldü, işkence gördü, kadınlara kabul edilemeyecek muamele yapılmasına karşın, ülkemiz ve toplumumuzun tepkisi olmadı veya çok cılız kaldı. Tabiatıyla, yukarıdaki diyalogun sonunda ABD’li komşunun bir cevabı sadece şaşkınlık ve sessizlik olmuş.

Yazının hazırlandığı sırada konferans devam ediyordu. Ancak biz yine de çözüm tekliflerimizi sunalım: Özel bir izleme komitesi kurulması. Tercihan 26 Eylül 2004 tarihinin ve yıldönümlerinin “dinler ve kültürler arası ayrımcılığa karşı duruş günü” olarak BM tarafından ilân edilmesi,

İzleme komitesinin yönlendirmesi altında oluşturulacak gönüllüler komitesi aracılığı ile İslâmofobya olayları ile ilgili yalnızca mektup ve e-mail trafiği en az 10.000 kişilik grup kurulmalı.

Yusuf İslâm’ın yaşadığı olay iyi bir kurgu ve senaryo ile sinemalaştırılarak, Batı toplumlarına bir ayna tutulmalı.

Kelimelerin zihinlerdeki etkisi küçümsenmeden, gönderilecek mesajlarda, yapılacak çağrılarda, adlandırmaların İslâmın gerçek mesajı olan barış ve huzuru çağrıştıran ifadeler çok önemli… Bu anlamda “İslâmopeace” veya “Peace of İslâm” önce dilimize, sonra satırlarımıza nakş edilmeli.

Sonuç olarak teşhis İslâmofobya, tedavi (tebliğ) “İslâmopeace” veya “Peace of İslâm” başlığı gönüllerde daha kalıcı bir simge olacaktır.

Emin Talha KARAMUSA

10.12.2007


1375 yıllık insan hakları dersi

Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 59. yıldönümü. Gün vesilesiyle resmi ve sivil kuruluşlar insan haklarının önemine vurgu yapan açıklamalar yapacak. Çağdaş dünyada hak ve hürriyetlere yönelik kısıtlama ve tecavüzlerin önlenmesi istenecek.

Sivil Toplum sayfası olarak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığa 14 asır önce verdiği insan hakları dersini, veda hutbesini bir kez daha hatırlatmayı bir ödev kabul ediyoruz:

Bismillâhirrâhmânirrahîm

Ey insanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

İnsanlar!

Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Ashabım!

Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım!

Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir. Lâkin anaparanız size âittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.

Ashabım!

Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı, Abdülmuttalib’in torunu İyas bin Rabia’nın kan dâvâsıdır.

Ey insanlar!

Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey mü’minler!

Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ânı Kerim ve Peygamberinin (a.s.m.) sünnetidir.

Mü’minler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helâl olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

Ey insanlar!

Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisâba kalkan köle, Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğrasın. Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini, ne de adalet ve şehâdetlerini kabul eder.

Ey insanlar!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır.

Âzâsı kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.

Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız.

İnsanlar Lâ ilâhe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah’a âittir.

İnsanlar!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler:

Allah’ın elçiliğini ifâ ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye şehâdet ederiz.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şehâdet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:

Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab!

10.12.2007


İnsan hakları paneli

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ile Ankara İl İnsan Hakları Kurulu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir panel düzenliyor.

Açış konuşmalarını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İnsan Haklarından sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Prof. Dr. Hasan T. Fendoğlu’nun yapacağı panelde yer alan konular ve katılımcılar şunlar:

“İnsan Hakları ve Medya” konulu oturumun konuşmacıları: Fehmi Koru, Nur Batur, Murat Yetkin, Enis Berberoğlu “İnsan Hakları ve Anayasa” konulu oturumun konuşmacıları: Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Prof. Dr. Hasan T. Fendoğlu

“İnsan Hakları ve Ceza Hukuku” konulu oturumun konuşmacıları: Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Soyarslan.

Ankara Ticaret Odası Konferans Salonu’nda saat 11’de düzenlenecek panel herkese açık.

10.12.2007


Burs duyurusu

Kırsal kalkınma ve enerji verimliliği/ yenilenebilir enerji alternatiflerinin geliştirilmesine yönelik, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (HBSD) yeni bir burs programı başlatıyor.

Her iki alanda üçer öğrenciye bursun verileceği program ile Türkiye’de kırsal kalkınma ve enerji verimliliği/ yenilenebilir enerji alternatiflerine yönelik çalışmalara bir zemin hazırlamak ve gelecekte de bu alanlardaki çalışmaların gelişmesine destek olmak hedefleniyor.

Başvurular 15 Ocak 2007 tarihinde sona eriyor. Detaylı bilgi www.boell-tr.org adresinde.

10.12.2007


STK’lar için Eğitim ve Sertifika Programı

Bilgi Üniversitesi’nin STK’lara yönelik düzenlediği “STK Eğitim ve Sertifika Programı”nın 7.’sine başvurular başladı.

Eğitimler, STK çalışanlarının ve gönüllülerinin yönetim, iletişim ve savunuculuk becerileriyle desteklenerek kurumsal kapasitelerini geliştirmeye yönelik hizmetler sunulmasını ve dolayısıyla Türkiye’de sivil toplumun hak temelli çalışan STK’ların güçlendirilmesi aracılığıyla desteklemeyi hedefliyor.

İstanbul Kuştepe kampüsünde 18 Şubat 2008-6 Haziran 2008 arasında yürütülecek program için başvurular 3 Aralık 2007 günü açıldı.

10.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri