Tarihî gelişimi içerisine giren her olay ve hadisede olduğu gibi Risâle-i Nur dâvâsı tarihinde de muhakkak ki iz bırakan “kahramanlar” vardır. Çünkü bu meslek “Sahabe mesleği” olduğu kadar, aynı zamanda bir “kahramanlık” mesleğidir de...
Çoğu zaman ölümün sayesinde bu gerçekle yüzleşiriz. Ebediyet yolculuğu burada devreye girer ve hakikatler bir bir dökülür dudaklardan, süzülür kalemlerden. Son ayda ahirete uğurladığımız rahmetli Hilmi Doğan Ağabeyin geçici ayrılığı bu çağrışımı yaptı hafızamda.
Üstadım Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin öz yeğeni olan kahraman Abdurrahman’ın ölümünün onu ne kadar sarstığını hatırladım. Keza yeğeni Fuat’ın vefatının hazin halini zikrettiğini ibretle düşündüm.
“Benim yerime ahirete gitti” dediği ihlâs ve sadakat kahramanı “mânevî şehid Hafız Ali’nin” vefatını unutamayışını ibretle tefekkür etmeye çalıştım.
Hasan Feyzi’nin ölümüyle gelen acının, Denizli’de yetişecek Nur Kahramanlarının gelmesiyle telâfi edilebileceği tesellisini düşündüm.
Üstad Bediüzzaman’dan sonra da, elbette bu dâvânın kahramanlarının ahirete intikalleri hep kendi alanlarında boşluklar meydana getirmiştir. Ama Elhamdülillâh ki bu kudsî dâvâ devam etmektedir ve kıyamete kadar da devam edecektir inşallah.
Camia içerisinde son olarak ahirete uğurladığımız Hilmi Doğan Ağabey, gerçekten vakarı, ciddiyeti, istikameti, müstakim aklı, vefası, dâvâya olan bağlılığı ve sadakatiyle kendine has olan müstesna bir insandı.
“Öncelikli” konusu mukaddes dâvâydı. Dâvâsını kendisine “dert edinenlerdendi.”
Vefa duygusu onun hayatında vazgeçilmezlerdendi.
Disiplinli bir bürokrat hayatının yanında hamiyetli ve fedakâr bir eş ve babaydı. Geride dâvâsını devam ettirecek tertemiz evlâtlar ve bir nesil bıraktı. Mâneviyatı bütün, din ilimlerine ve asrın gereklerine uygun metotlara sahip, devletle milleti buluşturacak ve arabulucuk yapacak ciddî, basiretli, ferasetli ve ufuklu onun misal bürokratlara ve temiz bir nesil bırakacak aile reislerine bugün her zamandan daha fazla ihtiyacımız var.
Hilmi Doğan Ağabey bu alanda önemli bir boşluğu dolduran ender insanlardan birisiydi.
Gönül ve kalp adamı olarak yaşadı. Kalp kırmayarak, liderlik ve rehberlik vasıflarıyla yapıcı olmanın güzel örnekleriyle, arkasında “hoş bir seda” bırakarak Âsuman hayatına çekildi.
Şimdi o, değerli hayat arkadaşı Fatma Ablamızla, Kayseri’nin sakin ilçesi Yeşilhisar’da birlikte haşir sabahını beklerken, Türkiye’de ve dünyada bütün Nur talebelerinin, hizmet için çıktıkları her faaliyet ve seyr-ü seferde söyledikleri:
“Çam Dağından esen yeller,
Zikir arkadaş dallar.
Üstada muntazır yollar
Gelecek deyu Barla’da….”
diye devam eden ve onun hayatıyla bütünleşen, Nur camiası arasında iştihar bulan bu şiiri ve marşı ile kıyamete kadar devam edecek çok tatlı bir miras bıraktı. Aşkla şevkle kitleler tarafından seslendirilecek bu marşlar kıyamete kadar onun pak ve berrak ruhuna, duâ ve Fatiha hediyeleriyle taçlanarak devam edecektir inşallah.
Merhum ve mağfur, aziz Hilmi Ağabeyim, şimdi sen külfet diyarını bize bırakıp ücret diyarına geçtin. Müsterih ol ki, haşir sabahına kadar “şirket-i mâneviyeden” alacağın duâ ve sevap çoklarını kıskandıracak kadar bol olacağı ümidini taşıyoruz. Ruhun şâd, makamın Cennet olsun inşallah. Âmin.
Bu münasebetle geride yetim kalan ve bahtiyarlar zümresine dâhil olan kıymetli oğlun, aziz dostum Ragıp Bey’e, değerli hemşiren Dr. Rukiye Hanıma, çok yakın dostum ve dâvâ arkadaşım, damadın, Dr. Orhan Kaşlıoğlu ve onların oğullarına, gelinlerine ve tanımak şerefine ulaşamadığım diğer evlâtlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.
Bıraktığın iz, gök kubbede ve ehil gönüllerde haşre kadar devam edecektir. Allah emsâllerini çok etsin. Âmin. Başta, âlemlerin reisi Hz. Peygamber ve mübarek nesline, onun mânevî silsilesine, Üstadımız Said Nursî ve ahirete intikal etmiş onun mümtaz talebelerinin ruhlarına binler Fatihalar olsun. (Âmin)
15.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|