Yaşadığım şehirden uzaklaşıp doğduğum köye koştum bayramda… Buluşmalar yaşadım, kavuşmalarla keyiflendim; insan yönümü hatırladım, hayatı kokladım… Arefe günü, vefat eden büyükleri ziyaretle başladı; hayatı hatırlamam, sevgiye dokunmam…
Çocukluk arkadaşlarımla gülüşler yaşadım, oyun oynadığım sokakları oğluma gösterdim… Büyük halalarımın, teyzelerimin kapanan evlerinden önünden hüzün adımlarla geçtim… Ayrılık ve kavuşma karışımı hisler doğdu battı içimde… Gündüzü kadar diriydi köyümün gecesi; yıldızlar daha yakın, ay daha parlaktı… Şehrin kirli ışıkları uzaktı; gök daha bir canlı duruyordu, koklayasım geldi yıldız çiçekleri…
Gecesi ayrı bir renk, gündüzü ayrı bir tattaydı doyulmaz bayramın; sevgisizliğe, ilgisizliğe kurban ettiğim günlerin acısını çıkartıyordum öpüp de başıma koyduğum ellerle… Elimi öpmek için uzanan elleri görünce yaşımın yerinde durmadığını gördüm, düşündüm; ölüm ömrümü ne zaman öpecek?
Büyüklerin kapısını çaldım, şekerden şeker sohbetlerle sevinçler yudumladım… Sevmeyi sevdim, saygıya sarıldım… Gözlerden gönüllere tebessümlerle güldüm… Genç yaşta vefat eden arkadaşımla oğlunun masum yüzüyle görüştüm, ayrılık ayıramamıştı bizi… Sevgili sevgi ne zaman tanır, ne de mekân; onun olduğu her yer bayramdır, o neye kurban edilir ki?
Evimizde eksik olmayan kedilerle birlikte bayram ettim; etle doyasıya doyurdum onları… Bir de baktım kaybolmuşlar, eyvallah deyip gitmişler; en çok da onun için seviyorum ya onları…
Vefasızlık değil yaptıkları izzetlerinden… Ondandır ki dört ayaküstüne düşerler… Parıltılı bakışlarla beraber miyavları çok şeyler söyler duyan kulaklara; sevgi ve vefa dengelerini çok iyi kur, her şeyi çok kurcalama…
Yeğenlerle çok şakalaştım, doyasıya güldüm; yaşadığım birkaç gün birkaç ömre bedeldi; bayramın birinci günü vefat eden biri defnedildi köyümün mezarlığına… İkinci günü yakında vefat eden akrabamız için hem taziye sunduk hem bayramınız mübarek olsun dedik; başınız sağ olsun demek bayramınız mübarek olsun demek kadar zordu… Zorluk ve kolaylık hayatın değişmez ikilisi; gülmek ve ağlamak gibi, doğmak ve ölmek gibi, gece ve gündüz gibi…
Otobüste giderken ve gelirken okuduğum kitap o kadar ufkumu açtı ki içimde coşkulu bayramlar yaşadım; düşünce duvarlarım yıkıldı yeni saray kurdum kendime, herkesi buyur ettim içine; gelin seven canlar kardeş olalım; doğusuyla batısıyla; geçmişiyle geleceğiyle; yeni bir medeniyetle insanlığa bayram yaşatalım… Kimse dışarıda kalmasın, kimse üşümesin sevgisizlikte; sinelerin sancısı son bulsun… Sınırları sildim, zamanı bir kenara ittim; dünya avuçlarımın içinde kayboldu, evren eridi yüreğimin içinde, külleri savruldu…
Doyduğum şehre döndüm akşam vakti; beni ilk karşılayan aydınlık ay oldu… Ümitle şehre girdim; şehirde kayboldum, şehir içimde kayboldu…
Kim demiş nerede o eski bayramlar? İçimin içinde buldum onları köyümde; ayla beraber şehre taşıdım, şehrin üzerine ektim ışık ışık, nefes nefes üfledim şehirlere…
Geçmiş ve gelecek bayramları bugün ve her gün yaşamanız dileklerimle...
25.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|