“Sınırötesi hava harekâtı”nın peşinden nokta operasyonların ve “küçük çaplı kara harekâtları”nın yapıldığı bir sırada, şimdiye kadar hiçbir destek vermeyen Amerikan yönetiminin “istihbarat paylaşımı”nın “neyin karşılığı?” olduğu sorusu başşehirde gündemin baş konusu.
Marksist terör örgütünün işgalindeki Irak’ın kuzeyinde yuvalanıp kontrolünde terör eğitimini yaptıran ve Ankara’nın “savaş sebebi” saydığı bütün kırmızı çizgilerinin çiğnenmesine göz yuman ABD, nasıl oldu da birden bire Türkiye’nin yanında yer aldı?
Gerçi, Bush’un uzun yıllardan sonra ilk kez, “PKK terör örgütüdür ve düşmandır” cümlesini telâffuzla ABD’nin şimdiye kadar paylaşmaktan sakındığı “istihbarat”ın ne işe yaradığı, terör kampları ve terörist hareketlerin tespitinde ne denli yararlı olduğu tartışmalı.
Genelkurmay, son operasyonlarla “yüzlerce teröristin etkisiz hale getirildiğini” bildiriyor; lâkin hâlâ Kuzey Irak’ta binlerce silâhlı terörist faaliyet halinde. Hâlâ örgütün elinde dağıtılan Irak ordusundan gasbedilen silâhların yanı sıra, tanktan topa kadar binlerce irili ufaklı Amerikan silâhı bulunuyor.
Terör örgütü, Irak bankalarından arakladığı ve işgalcilerin hibe ettiği milyar dolarlarla füzeler, uçaksavarlar satın alıyor. Aylık iki bin dolar maaşla her uyruktan taşeron terörist kiralıyor; anti tank ve anti personel mayınları ABD ve İsrail’den temin ediyor.
Hâlâ canlı bombaları Türkiye’ye gönderiyor; büyük şehirlerde kanlı eylem stratejileri hazırlığı içinde…
* * *
Onca “destek” iddiasına rağmen, Pentagon sözcüleri hâlâ “sâdece istihbarat veriyoruz; verilen istihbarat ile vurulan hedefler arasında bir bağlantı kuramıyoruz” diyerek, çeyrek asrı aşkındır Bekaa Vadisinden Kuzey Irak’a kadar her safhada himaye ettiği teröre karşı açık tavır almaktan çekiniyor.
Keza, başta Türkiye olmak üzere, bütün Müslüman komşu ve bölge ülkelerinin açık itirazlarının aksine, Yugoslavya gibi etnik ve mezhebî ayrılıklarla parçalanması plânına göre, Irak’ı bölme projesi devrede. Amerikan Kongresinde Irak’ın üçe bölünüp parçalanması tasarısının kabulünün ardından, Senatoda 70 milyarlık Irak işgaline destek fonunun onaylanması bunun göstergesi…
Bütün bunların yanında, Washington’un yarım yamalak sözle de olsa “PKK’yı düşman olarak görüyoruz, Türkiye ile işbirliği yapıyoruz” mesajının anlamı nedir?
Hakikaten her meselede ağababaları ABD’nin ağzının içine bakan ve kaderlerini “Baba Bush”tan sonra “oğul Bush”a bağlayan Barzani ve Talabani’nin göstermelik bir iki itirazının dışında, Türkiye’nin sözkonusu operasyonlarına katlanmasının sebebi nedir?
Ne oldu da, ABD halen İran ve Suriye’ye karşı kullandığı ve yıllarca himaye ettiği PKK’ya son demde zahiren de olsa sırtını döndü ve Irak hava sahasını Türk uçaklarına açtı?
İşte şimdi, Ankara-Washington hattında, hararetle bu sorunun cevabı tartışılıyor…
Ve bütün bu istifhamların ortasına, Başbakan Erdoğan’ın Oval Ofis’te Bush’la başbaşa görüşmesinde bir “gizli anlaşma” yapıldığı iddiaları bomba gibi düşüyor.
Doğrusu, kaydı tutulmayan kapalı kapılar ardındaki bu tip görüşmelerin istismara açık bir kırılganlık taşıdığı bilindiği halde, neden bile bile buna gerek duyulduğu da anlaşılmış değil.
Zira “gizli anlaşmalar” olsa da, olmasa da bu tarz “gizli görüşmeler” her dönemde zihinleri bulandırır; en itibarlı güvenilir iktidarlar yapsa bile…
Bundandır ki, Başbakanlıktan “jet yalanlama” gelse de, Bush’la başbaşa “gizli görüşme”de sözü edilen “gizli anlaşma” hakkında yorumların ardı arkası kesilmiyor…
* * *
Tam da bu esnada, Başbakan’ın bayram konuşmasında, “Bizim vatanımız üzerinde kimse bir ameliyat düşünmesin” demesi dikkat çekici. Çünkü Başbakan’ın “stratejik ortak” dediği ABD’nin bölgemiz ve “vatanımız üzerinde ameliyat düşüncesi” âşikâr. Bizzat Amerikan Dışişleri Bakanı Rice’nin ikrarıyla, bunun için Türkiye’nin de içinde bulunduğu 22 İslâm ülkesini kapsayan “ılımlı İslâm” perdesi altındaki “ameliyat projesi” devrede...
Gerçekten, Başbakan kimden yakınıyor; “vatanımız üzerinde ameliyat yapmayı düşünenler” kimler? Başbakan halka karşı sorduğu bu sorunun cevabını açıklasın.
O zaman Oval Ofis’teki “gizli görüşme” ve işgalci ABD’ye verilen destek de meçhul kalmaz; “ameliyatı düşünenler” de açığa çıkar.
Başbakan “sorma” ve “şikâyet” değil, “açıklama” ve “icra makamındadır.
O halde “vatanımız üzerinde ameliyat yapmayı düşünenler”i neden açıklamıyor?..
25.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|