Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda sarfettiği gayretler, hem içeriden, hem de dışarıdan kaynaklanan bazı engellere takılıyor. Ama gerek İslâm dünyasının ve gerekse diğer komşu ülkelerin gözü üzerimizde. Attığımız her adım, bu konuda alınan her karar en az bizim kadar onları da ilgilendiriyor, dikkatlerini çekiyor.
Ülkemizin, sıkıntılarla boğuştuğu doğru, ama bazı avantajlarımız da var. Üzücü olan, sahip olduğumuz avantajların farkına varamamış olmamız...
Meselâ, İslâm dünyası bir bütün olarak Türkiye hakkında müsbet görüşlere sahiptir. Bunun kaynağı da ceddimiz Osmanlı’nın herkese adaletle hükmetmesi ve yardımcı olması. Uzak-yakın bütün İslâm ülkelerinde “Türkiye’den geldim” dediğinizde saygı görüyorsunuz. Bunun tek sebebi, ceddimizden kalan müsbet imaj ve mirastır. Bunun şahidi de milyonlarca hacıdır.
Suudi Arabistan vatandaşı olan ve Irak Şeyhül Meşayihi Uceymi Sadun Paşa’nın yeğeni gazeteci Abdullah Al Sadun, İslâm dünyasının bakışını özetler şekilde; “Türkiye’den tarihî bir rol bekliyoruz” demiş.
“Türkiye’de yaşanan son dönemdeki gelişmeler onu bütün İslâm âleminin umudu haline getirdi” diyen gazeteci Sadun, şöyle konuşmuş: “Araplarda hiçbir zaman Osmanlı’ya karşı bir kırgınlık olmadı. 1900’lerin başında da olmadı, o gün kimi Araplar kandırılmışlardı Osmanlı’ya karşı… Araplar Türklere çok bağlıdır, çok severler, daima kardeş ve dostturlar. O İngiliz yalanları bitti gitti. (...) Batıda İslâm âlemine dair çıkan haber ve yorumların çoğu maksatlıdır.” (Yeni Şafak, 24 Aralık 2007)
‘İfsat şebekeleri’ diye tarif edebileceğimiz kişi ve kuruluşların “İslâm dünyasını hiçbir zaman kendi başına bırakmadıkları”na dikkat çeken Sadun, “Bizi birbirimize düşürmek için her zaman haince çalıştılar, içimize girdiler. İslâm dini muazzam bir din. Fakat Müslümanlar son dönemlerde bu dinin gereğini ve gücünü yeterince hayata geçiremediler. Dini ideolojiye indirgemek ve onu siyasete hapsetmek kimsenin hayrına olmadı. Sorunun temelinde bence dine siyasî bakış var. Batı, İslâmın siyaset penceresinden algılanması için sistematik bir şekilde propaganda yapıyor” diyor.
Sadun, Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğunu da şöyle yorumlamış: “Türkiye’nin AB’ye girmesi biz Arapları çok memnun eder, bu İslâm âlemine kuvvet verir. Önümüzdeki dönemde İslâm âlemi Türkiye’nin eline elini uzatır ve problemleri beraber halletmenin yollarını açar. Çünkü Türkiye en kuvvetli ve en gelişmiş İslâm ülkesidir. Suudi Arabistan da kuvvetli bir devlettir ve Türkiye ile derin ilişkileri vardır. Türkiye’nin yanında Suudi Arabistan’ın da bölgede liderleri vardır ve bu güç Arap dünyasını dönüştürecektir. Araplar birbirinden ayrı düştüler, bu ayrılığın sona ermesi için Türkiye ve Suudilerin işbirliği önemlidir.”
Tabiî ki bu tesbitler ilk defa dile getirilmiyor. Geçmişte de onlarca, belki yüzlerce defa ifade edildi. “Doğru tesbitleri tekrarlamakta fayda var” kaidesince bir defa daha hatırlatmış olalım. Çünkü “Sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilmek”te menfaatimiz var...
25.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|