Ve bayram...
Ve kurban...
Sayılı günler çabuk gelip geçiyor.
“Kurban” derken bir çok şey aklıma geliyor.
Özellikle Anadolu annelerinin dilinden hiç eksik olmayan bir kelime vardır.
“Kurban olayım”. Bu bir fedakârlığın en üst düzeyde söylenmiş ifadesidir.
Bir annenin yavrusunu kurtarmak için hiçbir tereddüt göstermeden aslana saldırması...
Öte yandan bir tavuğun yavrusunu köpeğin ağzından kurtarması, hayvanlarda dahi şefkat duygusunun kurbanlığa dönüşmesini hatırlatıyor. Bu düşünceler birçok açılımları dikkat nazarlarına sunuyor.
Fedâ edecek birşeyimiz yoksa hiç olmazsa fikir ve düşüncelerinizi başkalarına ulaştırarak kurban edebilirsiniz.
İlmin zekâtı ise; o faydalı ilmi başkaları ile paylaşmaktır.
Kurbanız... Nasıl kurbanız?
Her şeyimizi Allah yolunda fedâ ederek.
O’nun nâmına, O’nun adına, O’nun için...
İnsan cömertliği ile kuvvet kazanır.
Kurban Bayramı, kurban kesmek ile bize “fedâ etme”yi öğretiyor.
Allah verene verir.
Alandan alır.
“Bir insanın kıymeti, himmeti nisbetindedir.”
Ülkemizde ve bütün İslâm dünyasında bu ibadet büyük bir iştiyak ve zevk ile yapılır.
Bu duygu, etin tadından ve lezzetinden çok farklıdır.
Arı, kendisini feda ederek bize o şifalı balı ulaştırır.
Anne, yemez yedirir, giymez giydirir.
Kurban olsun, bütün her şeyimiz. Kurban, paylaşmayı öğretir.
Şu gaddar ve bencil dünyada fedâ ve kurban edebileceğimiz birçok şey bulabiliriz.
Ve insan iyilikleri ve feda ettikleri ile anılır.
Cimriliği hayat tarzı olarak kabullenen insanın kurban edilecek birşeyi yoktur.
“Veren el, alan elden üstündür” hadisini hatırlayanlar hep “veren”lerden olmuşlardır. Kurbanlarınız mübarek olsun.
Cennette bir bir mükâfatını göreceğiz ve kurbanlar sırat köprüsünde insan için bir binek olacaktır.
İyi ki kurban olduk. Bayramınız kutlu olsun.
20.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|