Kurban Bayramını idrak ediyoruz. Bizi bayrama eriştiren Rabb’imize sonsuz hamd ü senâ olsun.
Bayram, Allah’ın ikramıdır. Yeter ki biz, bayramın kadr ü kıymetini bilelim. Ve benlikten kurtulup, biz oluşun farkına varalım, biz oluşu sevelim.
Bugün ulaşabildiğimiz kadar çok dostumuza ve yakınımıza ulaşalım, akrabalarımızla gönül bağımızı tazeleyelim, mü’minlerle tebrikleşelim, musafaha yapalım, birbirimize “Ğaferallahu lenâ ve leküm” (Allah sizi de, bizi de bağışlasın!) veya “Tekabbelallahu minnâ ve minküm” (Allah Teâlâ bizden ve sizden kabul buyursun!) diye duâ edelim, komşularımızla kaynaşalım, toplumumuzla bütünleşelim.
Büyüklerimize gidelim, yaşlılarımızı ziyaret edelim, annemizin, babamızın ve büyüklerimizin ellerini öpelim, gönüllerini alalım.
Küçüklerimize gönlümüzün en nâdide şefkatiyle gülücükler dağıtalım. Onları sevelim, sevindirelim.
Dostlarımıza gidelim, hâl ve hatırlarını soralım; dostlarımızı kabul edelim, onlara ikramlarda bulunalım.
Ne kadar uzak olurlarsa olsunlar; ne de olsa modern iletişim çağındayız; sevenlerimizi, sevdiklerimizi, annemizi, babamızı, yakınlarımızı tebriksiz bırakmayalım. Bayramlarını tebrik edelim. Mutluluklarını paylaşalım. Unutmayalım; onlara bir posta kadar, bir telefon kadar, bir elektronik posta kadar yakınız.
Komşularımıza gidelim. Bayramlarını tebrik edelim. Misafirlerimize ikram edelim.
Allah Resulü’nün (asm): “Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden misafirine ikram etsin! Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden hısımlarına, akrabalarına, yakınlarına, dostlarına, komşularına ve arkadaşlarına muhakkak ulaşsın, kendisine ulaşanlara müşfik davransın. Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden ya hayır söylesin veyahut sussun!”1 hadisini bugün doya doya yaşayalım.
Bugün dargınlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler sırf Allah rızası için, sırf Resûlullah sevgisi için son bulsun.
Haklı haksız aramadan, barışmanın ve barış içinde yaşamanın, hayatımızda sürekli uygulamamız gereken bir Sünnet-i Seniyye olduğunu ne bu gün, ne yarın, ne de hiçbir zaman unutmayalım.
Bugün öfkemizi yutalım; onurumuzu, gururumuzu düşünmeyelim; haklılığımızı aramayalım. Allah rızası için!.. Kucaklaşalım bugün.
Hastalarımıza gidelim, kalbimizin en sıcak ilgisini götürelim onlara, Şafi-i Hakikî’den şifa dileyelim.
Fakirleri, yoksulları, kimsesizleri, öksüzleri, yetimleri unutmayalım bugün. Onların da sevilmeye, sevindirilmeye, şefkate lâyık bir kalbi, bir gönlü bulunduğunu; bu imtihan dünyasında onlara kucak açtığımız derecede, en muhtaç olduğumuz bir gün, Allah’ın şefkat ve merhametinin de bizimle beraber olacağını unutmayalım.
Teşrik tekbirlerini bayram süresince her farz namazın ardında getireceğiz. Teşrik tekbirlerini getirirken, büyük Allah’ın nezdinde hepimizin eşit olduğunu; aramızdaki izâfî farklılıkların geçici ve imtihana dönük bulunduğunu; bugün bizden aşağıda bulunanların yerinde pekâlâ bizim de bulunabileceğimizi; binâenaleyh Allah katında üstünlük vasfının ancak “takvâ” ile sağlanabileceğini; başka türlü bir üstünlüğün söz konusu olmadığını; takvanın da insanlara tevazu ile yaklaşmaktan başladığını aklımızın köşesinden çıkarmayalım.
Bu mübarek günlerde, Müslümanların üzerinde yoğunlaşan fitnelerin, fesatların ve oyunların bozulması ve bertaraf edilmesi için Allah’a duâ edelim. Güney Asya’da felâketin acısını yaşayan, hayatını kaybeden, evini barkını kaybeden, eşini dostunu kaybeden insanlara duâ edelim. Annesini, babasını, sıcak aile yuvasını kaybeden çocuklara duâ edelim. Duadan başka sarılacak gücümüz var mı?
Mübarek bayramın âlem-i İslâm’ın huzuru, sükûnu, her türlü fitnelerden uzak kalışı ve insanlığın barışı için hayırlara vesile olmasını niyaz edelim bugün.
Bayramınızı tebrik ederim.
Dipnot: 1- R. Sâlihîn, 308, 314
20.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|