Bugün bizim bayramımız. Bayram namazlarını kıldık, kurbanlarımızı kesmeye başladık. Çünkü Rabbimiz, “Rabbin için namaz kıl, kurban kes!”1 buyuruyor.
Bu hareketimizle sadece ve sadece Rabbimizin emrine uyduk, rızasını gözettik. Biliyoruz ki Allah, değil bizim kurbanlarımıza, hiçbir şeye muhtaç değil. Nitekim bir âyette, “Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşacak değildir; Allah’a ulaşacak olan ancak sizin takvânızdır”2 buyurularak bu hareketlerimizin emre bağlılığın ve takvânın gereği oluşuna dikkat çekilir.
Bu emri yerine getirirken de Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in o akıllara durgunluk veren itaat ve teslimiyet imtihanını hatırladık. Babası, “Oğulcağızım! Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Ne dersin bu işe?” dediğinde, Hz. İsmail’in, “Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın”3 demiş, hiç tereddüt etmeden bıçağın altına yatmış, müthiş bir teslimiyet ve itaat göstermiş, Cenâb-ı Hak da buna karşılık bir koç göndermişti. Hayatımız hep böyle teslimiyetlerden ibaret değil midir?
Bu teslimiyet imtihanının bir örneğidir kurban. “Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen mescidimize yaklaşmasın”4 ikazı hâli vakti yerinde olup da bu emri yerine getirmeyen bir kimse için ne kadar dehşet vericidir. “Kurbanlarınızı büyüklerinden kesiniz. Çünkü onlar sıratta binekleriniz olacaktır”5 Emrine uyanlar ise fakirin makbul duâsını almakla kalmıyor, o kıldan ince kılıçtan keskin. Sıratta kendilerini şimşek hızıyla taşıyan bir burak bulmuş oluyorlar.
Arefe Günü sabahı başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar bütün farz namazların arkasından getirilen ve vacip olan teşrik tekbirleri de bize Cennetten indirilen koç hadisesini hatırlatıyor: Hz. Cebrail’in Cennetten kurbanlık koçu getirdiğinde hâlâ Hz. İbrahim’in Allah’ın emrine itaat için bıçağı sürttüğünü görmüş, hayretini gizleyemeyip Allah’a tazim için “Allâhü ekber Allâhü ekber” demiş, Hz. İbrahim de buna “Lâ ilâhe illallâhü vellahü ekber” diye karşılık vermiş, Hz. İsmail de, (as) “Allahü ekber velillahilhamd” diyerek onlara katılmıştı. Biz de kurbanlarımızı keserken ve teşrik tekbirleri getirirken bu güzel ânı hatırlamış oluyoruz.
Kurban kesilirken sünnet olan “De ki: Namazım da, ibâdetim de, hayatım da, ölümüm de, Âlemlerin Rabbi olan Allah içindir”6 meâlindeki âyet de hayatımızın çerçevesini çizmesi bakımından oldukça anlamlı değil mi?
Kısacası kurban nice anlamlarla dolu.
Dipnotlar: 1- Kevser Sûresi: 2. 2- Hac Sûresi: 37. 3- Saffat Sûresi: 102. 4- Camiü’s-Sağîr, 2:152. 5- Feyzü’l-Kadir, 1:496 (Hadis no: 992.) 6- En’am Sûresi: 162.
20.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|