“Teessür ve ıztırap karşısında kalbten bir parça kopsaydı, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerrâtı adedince paramparça olması lâzım gelir.”
Bu dikkat çekici cümlesiyle merhum Zübeyir Gündüzalp, dinsizliğin, inançsızlığın ne kadar büyük bir felâket olduğunu ve duyulduğunda bile ne kadar infiale sebep olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Evet, inkâr, inançsızlık Allah’ın tabiata koyduğu düzeni, yer ve göklerdeki intizamı, saat gibi dakik bir şekilde işleyen harika sistemi görmemek, Yaratıcısını tanımamak demektir. İnkârcı sadece Yaratıcıyı inkâr etmekle kalmıyor, Onun binbir ismine; en güzel ve en itinalı bir şekilde yarattığı, herbiri birer sanat harikası olan sayısız yaratığa da—onları kör tesadüfe, şuursuz tabiata vermekle—büyük bir hakarette bulunuyor aynı zamanda.
Tabiî bununla da kalmıyor; düzeni, barışı, dengeyi, huzuru sağlayan Yaratıcının kanunlarını da hiçe sayıyor.
Bir de bakıyorsunuz o kişi kanser mikrobu gibi bir belâ kesilmiş toplum hayatına. Kendini mahvetmekle kalmamış, toplum bünyesini de kemirmiş, mahvetmiş.
Anarşi, terör, zararlı alışkanlıklar ve insanlık dışı davranışların temelinde hep bu müzmin dert var.
Demek büyük bir âfet, dehşetli bir felâket dinsizlik.
İnançsızlık dehşetli bir hastalık olduğu gibi, onun panzehiri olan, insanı insan yapan ve güzel işlere sevkeden iman da en büyük bir nimettir.
O halde en büyük hizmet imana yapılan hizmettir; iman kurtarmak, imanı kuvvetlendirecek faaliyetlerde bulunmaktır.
Tâ ki kalplere imanın en büyük meyvesi olan Allah sevgisi ve korkusu yerleşsin, insanlar kötülüklerden sıyrılıp iyiliklere yönelsin, hayat yaşanır hâle gelsin.
Bu hizmetin önemine binâen Peygamberimiz de (a.s.m.) bir kimsenin imanının kurtulmasına vesile olmayı sahralar dolu kırmızı koyunlardan daha hayırlı göstermiyor mu?
İnançsızlık veya iman zayıflığı sebebiyle başıboşluğun, serseriliğin; uyuşturucu, anarşi ve terör gibi zararlı alışkanlıkların ağına düşmüş gençleri bu bataklıktan kurtarmak, düşme tehlikesi içinde olanları önlemek şefkat ve vicdan sahiplerini harekete geçiriyor şüphesiz.
Evet, şefkat ve vicdan görmezden gelemez, göz yumamaz bu tehlikelere; nemelâzım diyemez.
Geçtiğimiz Pazar günü Okmeydanı’na bir vesile ile gittiğimizde, akşam haberlerde de geniş bir şekilde anlatıldığı gibi, başıboşluk sebebiyle anarşiye bulaşmış gençlerin neler yapabileceklerini bir kere daha müşahede ettik.
Tabiî bu zehre karşı panzehir üreten gençlik de vardı. Biz onlarla birlikteydik. Yarın da inşaallah bunun üzerinde duralım.
11.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|